BERXWEDANA KARKERAN (İŞÇİLERİN DİRENİŞİ)

08-01-2015

1988 yılında TPAO’nun alt şirketi olarak kurulan TIPIC, 25 yıldır petrol üretim ve sondaj alanlarında çalışıyor.

2007 yılından beri TPAO bünyesinde sürdürülen sondaj ve kuyu tamamlama hizmetleri bu kez TIPIC tarafından verilmeye başlandı.

1988 yıllarında ilk kurulduğunda 2000 yıllarına kadar TIPIC, Iraktan tankerlerle getirilen ham petrolü Silopi’de alan aracı kuruluş olarak da görülüyordu.

Ancak kuruluşundan 2000’li yıllara kadar amaç ve çalışma biçimi açısından hiçte öyle olmadı.

Derin devletin en önemli unsurları da bölgemizde bu petrol şirketi ve Botaş içerisinde önemli bir güce sahiptiler.

1990’lı yıllarda kaybedilen çok kişinin BOTAŞ ve TIPIC’e ait sorumluluk alanlarında ve asit kuyularında kemiklerinin bulunması da tesadüf değildir.

O dönemde özelikle TIPIC’ten kara para aklayan ve burada kirli işler çeviren birçok özel hareketçi, korucular ve bölgedeki MHP kadroları ile derin devlet uzantısı kişilerin yaptıkları hala hafızalardan silinmemiş.

Söz konusu kurumlarda1990 ile 2000’li yılların karanlık ilişkiler ağı hala araştırılmamış ve ortaya çıkarılmamıştır.

Böylesi talihsiz bir geçmişi olan BOTAŞ ve TIPIC bu kez farklı bir konu ile yine gündemdedir.

“TPAO nun TPIC’ ten aldığı sondaj servis hizmetine ihtiyaç kalmadığı ve 31.12.2014 tarihi itibari ile mevcut sözleşmelerin sonlandırıldığını” resmi yazı ile TPIC’e bildirilmesi ile 850 kişinin işlerine son verildi.

850 kişinin basit bir gerekçe ile işsiz bırakılması doğru değil ve kabullenemez de.

Bu kararın mantıklı ve vicdani hiçbir yönü yoktur.

TPAO’nun bir tasarrufu mudur, TIPIC’in bir oyunu mudur bilinmez.

Ancak genel seçimlere altı ay kadar bir süre kalması kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor.

Bu konunun seçimle ilgili bir plan olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

850 kişi işten çıkarılıp onların yerine seçim yatırımı olarak başka kişilerin alınacağı söyleniyor.

Gerçekten de niyet böyleyse bu, önümüzdeki seçimlerde AK Parti’ye kazandırmaz, daha çok kaybettirir.

Şu ana kadar iktidar cephesinden hiçbir açıklama ve tepki gelmedi.

Maliye Bakanı’nın Batman Milletvekili olduğu bir sırada 850 kişinin bir kamu kurumundan basit gerekçelerle kapı önüne konulması talihsizliktir.

İşsizlikte Türkiye’de birinci sırada yer alan bir kentte 850 kişinin daha işsiz kalması kısacası bir felakettir.

Bu yüzden kentteki kurum ve kuruluşların TİPİC işçilerinin işten çıkarılmasına tepki göstermek için yapılan yürüyüş ve basın açıklamalarına katılmaları önemlidir.

Ancak şunu da dikkat etmek lazım bu işçilerin mağduriyetini bu seçim arifesin de siyasi malzeme yapmamak lazım.

İşçilerin basın açıklaması ve yürüyüş esnasında taşıdıkları dövizler ve attığı sloganlar çok kararlı mesajlar veriyordu.

Biji berxwedana karkerâ  (Yaşasın Emekçilerin Mücadelesi) diyerek bir yerde uzun ve kararlı bir direnişe başladıklarının mesajını veriyorlardı.

Vay petrol fiyatları düşmüş, vay ben zarar ediyorum

Bu gerekçeler tatmin edici değildir.

Bu kurum kurulduğundan beri emekçilerin sırtından kâr kazanmış ve yurt dışında bile çok önemli projelere imza atmıştır.

Var sayalım ki şu anda petrol fiyatlarındaki düşüş nedeni ile zarar ediyor, faturayı hemen emekçilere mi kesmek gerekir?

Bir cümle ile 850 kişiye “iş yok hadi evinize gidin” demekle bu işin biteceğini düşünenler yanılıyorlar.

Bu iş bu kadar kolay değil.

İnsanları ekmeğinden etmek, işsiz bırakmak yerine, kurumun başındakini iyi yönetemiyor diyerek değiştirmek daha doğru bir karar olur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?