BOYACI MEHEME’YE ÖZGÜRLÜK

15-01-2020

Yazılarımı düzenli takip edenler bu köşemde kendisi ile ilgili yazdığım yazılardan hatırlarlar Boyacı Meheme’yi.
En son 23 Aralık 2019 tarihinde “Boyacı Miheme’nin adaleti”  başlıklı bir yazıda kendisinden söz etmiştim.
Hani inisiyatif geliştirip kendisine boyatılması için bırakılan zengin birinin ayakkabısını bir fakirin ayakkabısı ile değiştirmişti ya işte o boyacı şimdi cezaevinde.
Diyarbakır Caddesi, Nasıroğlu İş Merkezi ve Telekom civarında bulunan esnaf ve buradan yolu geçen herkesin tanıdığı gariban boyacının sandığını koyduğu köşe, bu birkaç gündür boş.
Merak edip sordum etraftaki esnafa.
Bir sabah polis ekibi gelip Meheme’yi götürmüş.
Görgü tanıkları boyalı ellerinin soğuktan ve korkudan her zamankinden daha fazla titrediğini söyledi.
Herkesin bir gün yolunun cezaevinden geçebileceğini düşünmüştüm ama hiçbir zaman gariban boyacı Meheme’nin cezaevine gireceği aklıma gelmemişti.
Daha önce suçlandığı bir olaydan dolayı hakkında kesinleşmiş bir cezadan dolayı gözaltına alınıp önce karakola, oradan sağlık kontrolü için hastaneye, oradan da Batman M tipi Cezaevine götürülmüş.
Ağır sara hastası, işitme engelli, üstelik eşi de tekerlikli sandalyeye mahkûm Meheme, ne yazık ki şimdi cezaevinde.
Eminim, o boyalı ellerine kelepçe hiç de yakışmamıştır.
Kim bilir ne kadar tedirgin olmuş ve korkmuştur.
50 yaşlarında Diyarbakır şivesi ile konuşan Miheme ne zaman beni görse “Min te dit keyfa min pir hat” (seni gördüm keyfim çok geldi) diyordu.
Ben de onun bu sözleri karşısında mutlu oluyordum her seferinde.
Bir de boya sandığı önünde ayakkabılar dizilince çok seviniyordu.
Çünkü her bir ayakkabı onun için 2 lira (bazen kişinin cömertliğine göre bu oran değişebiliyordu) kazanç demekti.
Bu engelli halli ile ailesine gelir sağlamak, bir şeye yaradığını hissetmek, onu mutlu ediyordu.
O umutla daha çok hayata tutunuyordu.
Dört duvar arasında ne onu keyiflendirecek ne de umutlandıracak hiçbir şey yok.
Ellerine işlemiş boya etkisini yitiriyor.
Suçu neydi?
Hak etmişimiydi?
Etmemiş miydi?
Bilemiyoruz.
Özgürlüğüne ne zaman kavuşur onu da bilinmiyor.
Ama bilinen bir gerçek var;
Onun öyle büyük suçlar işleyebilecek ne bir yapısı ne de gücü var.
suçu ne olursa olsun mutlaka arkasında çok trajedik bir öyküsü vardır.
Sahipsiz kalan boya sandığı, her gece bıraktığı kahvehanenin bir köşesinde boynu bükük bir şekilde öylece duruyor.
Meheme de aynı şekilde dört duvar arasında.
Yalnız, keyifsiz ve üşüyordur.
Hem eminim volta atmasını da bilmiyor.
O cezaevine yabancı, cezaevi de ona.
Herkesten, her şeyden daha çok umudu olan sandığını ve boyalarını özlüyordur mutlaka.
Suçu nedir?
Ne kadar ceza verilmiş?
Bilemem ama Meheme’nin ne bedeni ne de ruh sağlığı cezaevi koşullarını kaldıramaz.
Mahpusluk ona göre değil.
O yüzden “Meheme’ye Özgürlük” diyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?