BU YAZININ SIRASI MI ŞİMDİ?

13-11-2016

Yaşadığımız bu olağanüstü dönem, çok hassas geçiş dönemidir.

Bu tür durumlar yaşamda karşılaşabileceğimiz en kırılgan durumlardır.

Hata, hatalara…

Hatalar ise büyük mağduriyetlere neden olabiliyor.

Bu hassas dönemi toplum olarak ne kadar az hasarla atlatırsak bu sıkıntılı günlerin sonu o kadar daha çabuk gelir.

O yüzden herkesin dikkatli davranması gerekir. 

Dikkatli olunmasa, çok veya az herkes zarar görür.

Elbette bu hassas süreç ve bu olağanüstü hal durumu ömür boyu sürecek değildir.

Bu geçiş sürecinde demokrasi ve toplumsal barışın zedelenmemesi için çok dikkat edilmelidir.

Bu olağanüstü günlerin yaşanmasına sebep FETÖCÜ’ler, bu kalkışmayı yaparken muhtemelen A ve B planları vardı.

A planında devletin bütün kademelerine yerleştirdiği kadroları ile ülke yönetimine el koymaya çalıştılar, çok şükür bunu başaramadılar.

Bu sinsi planın ilk raundu halkın demokrasiye sahip çıkması ile önlendi.

B planı ile de ülkenin demokratik işleyişini ve toplumsal barışını bozarak ülkede kaos ortamını yaratmak istiyor olabilirler.

B planı her ne kadar A planı gibi alenen silahlı bir darbe girişimi değilse de en az A planı kadar tehlikelidir.

Oluşabilecek kaostan herkes zarar görür.

Biz bunun farkındayız.

Toplumun geneli de bunun farkında.

Kaosu hiç kimse istemiyor.

Bu nedenle çok dikkat etmek gerekir.

B planının da boşa çıkarılması için mevcut yaklaşım ve politikaların gözden geçirilmesi gerekir. 

FETÖ’cülerin bütün planlarını boşa çıkarmak için en çok Hükümete iş düşüyor.

Darbe planlayıcıları ve destekçilerine karşı sonuna kadar mücadele edilmelidir.

Bu birkaç ayda bitecek gibi de görünmüyor.

Çünkü bunlar 30–35 yıldır örgütlü bir şekilde devlet mekanizmasının her alanına yerleşmişler.

Bunların ayıklanması uzun sürebilir.

Bu süreç devam ederken yaşamın da olağan duruma dönüşmesi gerekir.

Olağanüstü hal dönemi, biz düşünür, yazar ve çizerleri de ister istemez etkiliyor.   

Ne yazsak bu süreçte çok bir şey anlam ifade etmediği hissine kapılıyoruz.

Sosyal, ekonomik, kentsel sorunları kaleme aldığımızda çoğu kez okuyucularımız “şimdi bunları yazmanın sırası mıdır?” diye eleştiriyor.

Yani bu sıralar konu beğendiremiyoruz bir türlü.

Ne yazsak yaranamıyoruz.

Bizi takip eden okuyucularımız ve dostlarımızla karşılaştığımızda yüzlerindeki ifade ile adeta “yine saçmalamıştın” diyorlar.

Bazen saçmaladığımız oluyor tabi ki.

Ancak bu hassas süreçte sadece bizim değil toplumun genelinde bir tutum değişikliği söz konusu.

Bu yüzden bu hassas süreçte herkesin herkesi anlaması ve anlayışla karşılaması gerekir. 

Hayat her şeye ve her zorluğa rağmen devam ediyorsa yazdığımız konu ne olursa olsun demek ki sırasıdır.

Sorunları, hiyerarşik bir yapı içerisinde değerlendirmek doğru değildir.

Her meselenin önemi kişiden kişiye değişebilir.

Sizin için hiç önemi olamayan bir sorun, başkası için önemli olabilir.

Sizin için önemi olan bir meselenin de başkası için hiç önemi olmayabilir.

O yüzden lütfen yazılarımıza “şimdi bunun sırası mıydı?” şeklinde bir yaklaşım içerisinde bulunmayın. 

Bazılarınızın bu yazıyı okuduktan sonra “şimdi bu yazdıklarının sırası mı?” diye söylenecektir.

Evet, bana göre tam sırası...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?