ÇİFTÇİNİN SORUNLARI DA BANA KALDI

20-06-2018

Ben de çiftçi bir aileden geliyorum.

Ortaokul çağına kadarda 80’lı yıllar öncesi kuru ve sulu tarımın her aşamasında çalıştım.

O dönemler teknoloji yeteri kadar gelişmediği için çiftçilik daha da zor ve zahmetliydi.

Karasaban döneminde de çiftçilik yaptığımdan, bu mesleğin zorluklarını ve ürünün pazar sorunundan dolayı ne kadar mağdur olunduğunu biliyorum.

Şu anda hasat dönemindeyiz.

Hangi çiftçi ile karşılaştıysam “neden sorunlarımızı yazmıyorsunuz?” diye sitem ettiler.

Aslında duyarlı bir çevreci olarak çiftçilerin doğaya ve toprağa yaklaşımından dolayı onlarla sık sık karşı karşıya da geldiğimiz oluyor.

Anız yangınları, üretimi artırmak için kimyasallara yüklenmeleri ve yine aşırı sulama dolayısı ile sebep oldukları kirlilik, toprak verimi kaybı ve erozyondan dolayı kendilerini sık sık eleştiriyorum.

Doğaya ve toprağa yanlış yaklaşımlarının nedeninin, daha fazla üretim elde ederek zarar etmemek olduğunu söylüyorlar.

Ama sebep ne olursa olsun yaklaşımlarını tasvip etmem mümkün değildir.

Bu yüzden açık söyleyeyim çiftçi bir ailenin ferdi olmama ve şehrimizin de bir tarım şehri olmasına rağmen sorunları ile bu güne kadar yeteri kadar ilgilenmedim.

Son zamanlarda çiftçilerden o kadar çok şikâyet geldi ki bana, çiftçi sorunlarını köşeme taşımak zorunda kaldım.

Kendilerini dinleyince birçok zorlukla karşılaştıklarını anladım.

Mesela ürünlerini Toprak Mahsulleri Ofisine satmak istediklerini ancak bunun önünde birçok engel olduğunu söylediler.

Önce iddialarını dinledim sonra da Toprak Mahsulleri Ofisi Batman Şubesi adına kayıtlı telefondan kuruma ulaşmaya çalıştım farklı saatlerde 4 kez aramama rağmen cevap veren olmadı.

Oysa hasat döneminde bu kurum 24 saat süresince hizmet yapması gerekirken telefonda bilgi almak için bile ulaşamadık.

Sonra Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nin internet sitesini inceleyerek fiyatlar ve alımların ne zaman başlayacağı ile ilgili bilgi edinmeye çalıştım.

İlk dikkatimi çeken, TMO’nun 2018 yılı içerisinde Batman’da alacağı buğday miktarı oldu.

Batman’da alınması öngörülen miktar tam tamına 3500 ton.

Bu da 150 kamyon civarı buğdayın satın alınacağı anlamına geliyor.

Bu, tarım şehri olan Batman için komik bir rakam.

Sadece bir senede bizim köyde 250–300 kamyona yakın buğday üretimi gerçekleşmektedir.

Bu karar, başlı başına Batman Çiftçisinin mağdur olmasına yol açacaktır.  

Bu miktar 10 misline bile çıkarılsa yeterli olmaz.

Buğday ithal eden bir ülke olarak alıma kota konulması düşündürücüdür.

Diğer bir sorun da TMO’nun hububat alım yöntemidir.

Çiftçinin ürününü ofise verebilmesi için internet üzerinden randevu sistemi ile giriş yapması gerekir.

Bu yöntem çok sağlıksız bir sistemdir.

Çünkü çiftçi, ürünün ne zaman biçeceğini, biçmişse ürününü randevu tarihine kadar nerede bekleteceğini bilmiyor.

Bu sistem, tamamıyla tüccarın işine geliyor.

Dolayısı ile tarladan direk Ofise değil tüccarların silolarından Ofise daha çok buğday gidiyor.

Haliyle bir yerde çiftçi, ürününü ofisin belirlediği fiyatın çok altında tüccara satmak zorunda kalıyor. 

Bu mağduriyet karşısında örgütsüz olan çiftçi de hakkını yeteri kadar arayamıyor.

Bunca mesele ile uğraşıyorken “bizim sorunlarımızla da ilgilen” diyorlar.

Yani anlayacağınız çevre konusundaki yanlışlarından dolayı aramızın limoni olduğu çiftçilerin sorunları ile ilgilenmek de bana kaldı.

Ben çiftçilerin sorununu kısaca anladığım kadarı ile köşeme taşıyarak görevimi yaptım.

Umarım çiftçinin sorunları ile ilgilenmesi gerekenler de çiftçinin sorunlarına eğilir ve çözüm bulurlar.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?