ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİN TARİHİ BİR FIRSAT!

24-07-2016

Bir milletvekili seçimlerindeki oy ve iktidar hesapları uğruna feda edilen çözüm sürecinin tekrardan başlatılmasının tam zamanıdır şimdi.

AK Parti hükümeti, PKK’nin yapılan askeri mücadele ile çözülemediği göz önünde bulundurularak siyasi bir çözüm arayışına yaklaşık 7 yıl önce başlamıştı.

PKK’nin silahları bırakması ve Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi için ilk olarak 2009’da Oslo’da MİT-PKK görüşmelerinin başlaması ile süreç resmen başlamış oldu.

Görüşmeler neticesinde Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 34 PKK üyesi silahlarını bırakıp Habur Sınır Kapısı’ndan giriş yapmıştılar.

Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında Öcalan’ın 5 sayfalık mesajını BDP’li Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan Türkçe ve Kürtçe okumuş, okunan mesaj da Öcalan, ”PKK’ya silahlar sussun, sınır dışına çıkın” çağrısı yapmıştı.

 2013 yılının ilk günlerinde çözüm için devlet yetkilileriyle görüşen Öcalan’a avukatları ile Barış ve Demokrasi Partisi heyetleriyle de görüşmesine izin verildi.

Çözüm süreci kapsamında varılan anlaşma gereği Öcalan örgüte “Silahlı mücadele bırakılarak Türkiye topraklarından çekilin” çağrısı mesajı ise Diyarbakır’da Nevroz’un kutlanacağı 21 Mart tarihi oldu ve bunun üzerine çekilmeler başladı.

28 Şubat 2015 günü, Hükümet’ten 4, HDP’den 3 temsilci, Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya gelerek yarım saatlik bir ön görüşmeden sonra televizyon kamerası karşısında görüşmenin içeriğini açıklamışlardı.

Gergin bir seçim atmosferinin akabinde 7 Haziran 2015’te AK Parti’nin %41 HDP’nin ise  %13  oy alması  ile AK Parti tek başına iktidar olamayınca koalisyon arayışlarına başlanması, çözüm sürecinin seyrini de değiştirdi.

Hükümet yetkililerinin deyimi ile çözüm süreci derin dondurucuya konuldu.

Ondan sonraki süreçte hepimizi derinden üzüp kaygılandıran çatışmalar yeniden başladı,  hendekler, operasyonlar, yakıp yıkmalar ve yaşamın her alanını saran acılar ve şiddet sarmalı baş gösterdi.

Aslında çözüm sürecini sabote etmek için her zaman görünmeyen bir karanlık el devredeydi.

Çözüm sürecinin Habur da başlayan ilk adımından başlayarak,

Oslo görüşmeleri ve İmralı görüşme notlarının basına sızdırılması.

Roboski de sivillerin uçaklarla katledilmesi,

Öcalan’ın ailesi ve Avukatları ile görüşmesinin engellenmesi,

AK Parti ile HDP arasında siyasi kriz yaratacak meseleler çıkararak çözüm sürecinin tıkanması gibi daha birçok örnek vermek mümkündür.

En önemlisi ve sonuncusu da 15 Temmuz darbe girişiminin hedeflerinden birisi de yine Kürt meselesi üzerinde ülkede bir iç savaş yaratmaktı.

Çok şükür bu kalleş plan tutmadı.

Darbe girişimine ve iç çatışmaya ülkenin kurum ve yurttaşlar oynanmak istenen büyük oyuna yol vermediler.

Böyle büyük bir tehlikenin atlatılması neticesinde bir fırsatta doğmuştur.

Darbe girişimine karşı siyasi partileri, sivil toplum örgütleri ile halkı ile bir ortak noktada buluşmuşken çözüm sürecini de derin dondurucudan çıkarıp kararlılıkla müzakerelere başlamak gerekir.

Mutlaka bu yaşadığımız olağanüstü durumda ülkemizde toplumsal barış için gerekli olan çözüm süreci için herkes üzerine düşen rolü oynamalıdır.

Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti ye değil bu işin muhatabı olan ve olmayan herkese çözüm sürecinin tekrar başlaması için iş ve ödevler düşüyor.

Umarız bu tarihi fırsat heba edilmez ve bu yönde bir an önce olumlu gelişmeler yaşanır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?