ÇÖZÜM SÜRECİ VE KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ MEVZUSU?

11-11-2015

AK Parti, 7 Haziran seçimleri öncesi çözüm sürecini dolaba kaldırdığını söylemişti.

1 Kasım seçimlerinden sonraki söylemlerine bakıldığında ise çözüm sürecini dolaptan çıkaracak gibi görünse de belli ki yöntemde ciddi manada değişiklik yapacak.

AK Parti cephesinde ardı ardına yapılan açıklamalara bakıldığında çözüm sürecinin baştan sona değişeceği düşünülüyor.

Örneğin muhataplar değişecek deniliyor.

Ve kesinlikle bir daha HDP ve KCK’nin çözüm süreci noktasında muhatap alınmayacakları söyleniyor.

AK Parti’nin siyasi aktörlerinin, henüz hükümet kurulmadan, hükümet programı ve kabine oluşturulmadan yaptıkları bu açıklamalar-ulusalcı Doğu Perinçek dışında- kamuoyunda ciddi bir destek görmedi.

Şayet AK Parti yeni hükümeti kurduktan sonra da aynı tutumu sürdürürse çözüm sürecini muhtemelen batı illerinde Perinçek gibi ulusalcı kesimler, bölgede ise daha çok kendisine yakın bulduğu siyasiler, kanaat önderi olarak adlandırdığı ağalar, şeyhler, belgeler ve yine kendisine yakın gördüğü cemaatlerle yürütecek.

7 Haziran’a kadar çözüm sürecinin muhatapları olan KCK de son gelişmeler üzerine AK Parti’den açıklamaları ile benzeşen bir kararı kamuoyuna duyurdu.

Bu durumdan anladığımız, çözüm sürecinin bu aşamadan sonra yürümesi zor görünüyor.

Anlayacağımız çözüm adına bundan sonrasını tahmin etmek çok zor.

Bu anlayış olsa olsa çözümsüzlüğün devam etmesine neden olur.

Şayet çözüm süreci ile amaç, silahların susması ve toplumsal barışın sağlaması ise HDP’yi bile kendisi adına müzakere yapmayı kabul etmeyen KCK’nin, direk kendisinin muhatap olmadığı hiçbir seçeneği kabul etmesi imkânsız gibi görünüyor.

KCK’siz, Öcalan’sız bir çözüm ise doğrusunu söylemek çok gerçekçi bir yöntem olarak gelmiyor insanlara. 

Çünkü sorunu çözebilmek için yöntem ne olursa olsun ancak 1.derecedeki muhatabı ile çözülebilinir.

Kaldı ki sorunun muhatapları da net ve bellidir.

Çözüm süreci muhatabı ile Kürt siyasi hareketinin temsilci meselesini birbiri ile karıştırmak kafa karıştırmaktan ve Kürtleri birbirine düşürmekten başka bir şey değildir.

Nasıl Türklerin siyasi hareketinin birçok aktörü varsa, Kürt siyasal hareketinde de farklı aktörler vardır.

Bu konuyu çözüm süreci ile karıştırmak çok tehlikeli bir oyundur.

Her bir Kürt bireyi, kendini hangi siyasi harekete, siyasi lidere, cemaate, topluluğa, yakın görür. Bu durumda elbette onun iradesi ve öncüsü odur, onu olduğu gibi kabul etmek gerekir.

Kaldı ki geçmişte sırf Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgede en çok milletvekili sayısına sahip olduğu için “Kürtlerin temsilcisi biziz” diyen siyasi parti AK Partiydi.

Bunu AK Parti’de geçmişte sadece bir kişi söylemedi, bunu tekrar tekrar her platformda, mitingde söyleyen, AK Parti’nin bütün lideri ve kurmaylarıydı.

Milletvekili sayısı bakımından bölgede ne zaman HDP üstünlük elde ettiyse bu sefer işin rengi de, söylemler de değişti.

Şimdi de “hayır HDP Kürtleri temsil etmiyor” diyorlar.

HDP temsil ediyor, etmiyor bu başlı başına ayrı bir konudur.

 Ancak Kürtlerin temsilcisi kim tartışması bu süreçte Kürtlerin yararına olan bir durum değildir.

Ama şu gerçeği de görmek lazım; Kürt siyasal hareketinin halk tabanında en çok desteği gören kesim, HDP ve onunla aynı görüşe sahip diğer siyasi kurumlardır.

Bu gerçeği görmezden gelmek ve inkâr etmek çözüm sürecinin başarıya ulaşmasında başlı başına bir engel olacaktır. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?