DİLEK AĞACINA HÜZNÜMÜ ASTIM...

07-09-2017

Batman’dan ve gazetedeki bu köşemden ayrıldığım kısa süre içerisinde bir gün deniz sahilinde dolaşırken sıcak ve yorgunluktan bir ağacın altına sığındım.

Biraz soluklandıktan sonra gölgesine sığındığım ağaç dallarındaki asılı rengârenk çaputlar dikkatimi çekti.

Meğerse bir dilek ağacının altına sığınmışım.

Dilek ve hayalleri yaşamı boyunca pek gerçekleşmeyen birisi olarak  “Bu bir tesadüf olamaz” diye söylendim kendi kendime.

Ağaç dallarında sadece çaputlar değil küçük, küçük kâğıtlara yazılmış umutlardan dilekler de vardı.

Para, huzur, barış, aşkına karşılık isteyenlerin yazılı dilekleri çoğunluktaydı

Ancak hepsinin içerisinde en çok dikkatimi çeken ise Didem Madak’ın bir şiirinden alınmış sözlerdi; “Bir gün hayatımı hiç nokta konulmadan yazılmış bir çocuk romanı olarak yeniden kurmak istiyorum”  diye yazılmıştı bir küçük kâğıda.

Bu dilekte bulunanın ismini yazmamıştı.

Hazır bir dilek ağıcını bulmuşken bu umutsuz ruh halimle çıktığım yolculukta mutlaka dileklerde bulunmalıyım diye karar veriyorum.

Dileklerime başlamadan önce nerede okuduğunu hatırlayamadığım Hindu cennetinde “Kalpataru”  adlı ağaç geldi aklıma.

Hikâye ye göre benim gibi yolunun şaşıran ve yorgun düşen bir yolcu öylesine yorgun düşer ki ilk karşılaştığı ağacın altına oturur.

O ağaçta kalpataru ağacıdır.  

Yolcu yorgun, susamış hem de çok açtır.

Sırtını ağaca verip dinlenirken  “Burada birisi olsaydı ondan yemek isterdim” diye düşündü    “Ama hiç kimse yok!” diye düşündü.

Düşüncesinin hemen ardından aniden ortaya en çok sevdiği yemeklerden oluşan bir tepsi kuruldu.

Nerden geldiğini düşünmeden başladı karnını doyurmaya.

Karnı dolduktan sonra “bir yatak olsaydı da uyusaydım” diye hayal kurdu.

Birden ağacın altına bir yatak kuruldu hemen uzandı yatağa.

Hikâyenin aklımda kalan bölümü bu şekildeydi. 

Birde hikâyenin sonunda ki sözler geldi o an aklıma “Yaşamın temel kuralı diyor ki, her düşündüğün bir şekilde gerçekleşir”  dilek ağacının altında gerekleşenlerin sebebini özetliyordu.  

Sırtımı dilek ağacına dayayıp ciddi, ciddi bu bir tesadüf değildir diye bir daha düşünmeye başladım.

Allahın doğada yarattığı en değerli varlıklardan birisi olan ağaçlara her zaman benim özel bir sevgi ve ilgim olmuştur.  

Bu yüzden de ağaçlarla her zaman samimi bir iletişim içerisindeyim.    

Ancak bir dilek ağacı ile ilk karşılaşmam olduğundan çok heyecanlıydım.

Heyecanlı bir şekilde şu ana kadar gerçekleşmeyen hayal ve dileklerimi sıralamaya karar verdim.

Öncelikle ağaç dalarlına asılan Didem Modak’ın o anlamlı ve güzel sözlerinin altında isim olmadığı için kâğıda elimle dokunup “aynı dilekleri bende diliyorum” dedim.

Hiçbir çaput ve yazı yazmadan ellerimle ağacın bir dalını kavradım.

Ve başladım umut ve beklentilerimi sıralamaya.

Tüm dünya ve insanlık için o kadar çok şey diledim ki o an şimdi tam olarak neler istedim bende bilmiyorum.

Genel çerçevede çevre açısından yaşanılabilir savaşsız, şiddetsiz, sömürüsüz bir dünya diledim.

Kişisel olarak ta kendime çok bir şey istemedim ve dilemedim de.

İnsanlar beni doğru bir şekilde anlasınlar,

Yaşamım boyunca özgürlükten, sağlıktan, hak yolundan olmayayım bana yeter dedim.

Ne servet, ne mülk nede makam dilemedim.

Binlerce umut arasına Ege’nin bir kıyı kentinde bende büyüleyici bir etki bırakan ağaca dileklerimi ilettim ve bütün hüznümü astım.   

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?