DOĞURMAMAK İHANETSE, YA AÇ BIRAKILMAK NEDİR?

29-12-2014

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler” sözleri kamuoyunda beraberinde ciddi tartışmalara yol açtı.

Erdoğan'ın daha önce sezaryen ve kürtaj tepkisine “doğum kontrolünü de dahil etmesi insanların özel yaşamına müdahale sınırlarını genişletmedir bir açıdan.

Devlet değişiyor diyoruz ya hep, gerçekten öyle değişiyor ki insan olup bitenleri anlamakta zorluk çekiyor.

90’lı yıllarda özelikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde yeşil kart ve sosyal yardımlaşma fonu nakdi yardımlarında devletin kadınlar için koyduğu bir şart vardı.

 “önce gidin kordonlarınızı bağladığınıza dair hekim raporu getirin” denilirdi.

Buna 90’lı dönemlerde Batman’da görev yapan bütün hekimler şahittir.

Bu gerçeği belgeleri ile ortaya koymak ta daha çok Batman Tabipler Odasına düşer.

Çünkü o dönemde görev yapan birçok tabip şu anda üyeleridir.

Bu konu araştırılarak mağdurları ile açığa çıkarılmalıdır.

90’lı yıllarda nasıl kordon bağlanarak nüfus planlaması yapılması hedefleniyorken, şimdi de insanların özel durumlarına, mazeretlerine bakmaksızın doğurmak istemeyenleri ihanetle suçlamak yanlıştır. 

Devlet ne kadar hızlı değişip dönüşüyor değil mi?

90’lı yıllardaki anlayışa tam zıt olarak devletin başındakilerin Kürt, Türk ayırımı yapmadan doğum kontrolü, kordon bağlama ve kürtaja ihanet demelerine şaşırmamak elde değil.

Aslında devletin “doğruma” ile ilgili ne düşündüğünden ziyade insanların özel meselesi olan bu duruma işin uzmanları yani hekimler hariç kimsenin müdahale etmesi doğru değildir.

Yeter ki doğur gerisini merak etme” gibi bir yaklaşımla nüfusu artırmaya çalışmak doğru bir yöntem değildir.

“Çok doğurun, hep doğurun” demeden önce doğurduktan sonra bu çocukların sağlığı, bakımı, eğitimi, geleceğinin hesabını iyi yapmak gerekir.

Nüfus planlaması, illa da nüfus arttırtarak veya da azaltılarak yapılmaz.

Planlama daha çok öznel koşulları ile ilişkilidir.

Örneğin kişinin sağlığı, ekonomik, sosyal durumu çocuk sayısının belirlenmesinde önemli etkenlerdir.

Ülke nüfusu için de birey için geçerli olan aynı şartlar geçerlidir.

Ayrıca bir devlet başkanı veya başbakanı fazla nüfusta ısrar ederken neden ısrar ettiğini tam olarak izah edebilmelidir.

Sadece izah ederek değil doğuran her çocuk için mutlu, güvenli bir gelecek sağlamakla da mükelleftir.

Bizdeki şartlar sınırsız doğurmaya elverişli şartlar değildir.

Batman özelinde düşündüğümüzde eğitim alanında özelikle şartlar hiç elverişli değil.

Mesela birçok okulda sınıflarda 50 öğrenci bir arada eğitim görüyor. Hala okullarda eğitim, yarım öğün veriliyor.

Okul dışındaki yaşam şartları da çocuklar için güvenli değil.

Gerekli eğitimini zor şartlarda tamamlayan gençler için de aynı durum söz konusu.

Okul ve askerlik bittikten sonra işsizlik gibi bir bela ile boğuşuyorlar.

İnsanların en büyük korkusu da işsizlik ve yoksulluktur.

Kısacası doğurun, üreyin, çoğalın demek kolay ama ya sonrası?

Sonrasının hesabını yapan yok.

Doğurmayacaksanız” ihanetçisiniz, diyenlere sormak gerekir peki doğuranı aç bırakana ne demek gerekir?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?