DÜZ OVA VE DAĞ MUHABBETİ

07-08-2015

Düz ovada siyaset yaparak Kürt sorununu çözmek her kesimin yararına olan tek seçenektir.

Düz ovada siyasete imkan tanıyacak olan çözüm süreci, ne yazık ki iktidar hırsı nedeni ile şu anda tehlikeli bir eşikten geçiyor.

Düz ova siyasetinde en fazla ısrar eden AK Parti’nin çözüm süreci ile ilgili politikalarında seçimlerden sonra ciddi manada bir değişim görülüyor.

Galiba HDP’nin barajları yıkıp %13 oy almasını, Kürt siyasi hareketine düz ova yolunu gösterenler hesaba katmamıştı.

Bu yüzden de seçim sonucunun kendileri açısından yarattığı kayıpları bir türlü kabullenemiyorlar galiba.

Seçim sonrası HDP’ye karşı AK Parti’nin MHP ile neredeyse aynı gözle bakması ile Kürt siyasi hareketinin düz ovada siyaset yapma hakkı elinden alınmaya çalışılıyor.

HDP’li vekillerin dokunmazlıklarının kaldırılmaya çalışılması ve partilerinin kapatılması için soruşturmanın başlatılması ülkemiz demokrasisi açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.  

Tabi Kürtler için düz ovada siyaset muhabbetini sadece AK Parti değil, geçmişte başta dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar olmak üzere bir çok siyasetçi dile getirmişti.

Ancak bu davetin samimiyetini tescillemek için kimse %10’luk seçim barajını ortadan kaldırmamıştı.

Ne zaman HDP barajı halkın desteği ile yıktıysa bu sözü sarf edenlerin yaklaşımı da değişti.

Çünkü onlar da biliyorlar ki bir dahaki seçimlerde HDP % 20,bir dahakinde % 30 oy alır, vaat ettiği Türkiyelileşme ve barış kararlılığını sürdürürse bir sonraki seçimlerde tek başına iktidara bile gelecek kadar umut vaat ediyordu.

Sanırım HDP’nin özellikle seçim öncesi tavrı, tutumu ve politikaları, birçok önyargının yıkılmasını sağlayarak umudun partisi haline getirmişti.

Dikkat edin hep HDP’nin seçimlerden önceki duruşu üzerinden tespitler yapıyorum.

Bu günün HDP’sine gelince, tekrar silahların patlaması ile birlikte özellikle bir kısım medya ve AK Parti, MHP çevresi yaşanan ölümlerden HDP’yi sorumlu tutacak beyanda bulunup yayınlar yaptılar.

HDP ise seçim sonrası oluşan bu kaos ortamında “net bir biçimde” nasıl bir tutum sergileyeceğini henüz tam olarak ortaya koymuş değildir.

HDP, savaşı tırmandırmak isteyenlerin karşısında 80 milletvekilli ile çok büyük bir direniş sergilemeliydi.

Nasıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “seni başkan yaptırmayacağız “ diye kararlı bir tutum sergileyip bunu başardıysa.

Hem devlete hem de PKK’ye karşı “sizlere savaş yaptırmayacağız” deyip aynı kararlı duruşu göstermeliydi.

Yüzde 13’lük barajı aşma başarısını gösterip mecliste güçlü bir iradeye sahip bir siyasi partiden beklenen de budur.

40 milletvekili asker ve güvenlik güçleri için, diğer 40 milletvekili de dağdaki militanlar için siper olup “biz kardeşi kardeşe vurdurtmayacağız” demelidir.

Türk ve Kürt halkının kendilerinden beklediği budur.

Suriye, Irak emperyalistlerin mazlumları dövüştürdükleri savaş arenasına döndü “biz Türkiye’nin bu hale gelmesine müsaade etmeyeceğiz” demeleri gerekirdi.

Yanlaş anlaşılmasın HDP’yi silahların yeniden patlamasında suçlu ilan etmek insafsızlıktır.

Yaşanan çatışmalı ortamdan HDP’yi sorumlu tutanlar genelde HDP’nin seçimlerden aldığı %13 lük barajdan en çok zarar görenlerdir.

HDP’nin yaşanan gerilim ve kaostan kaynaklı bir suçu varsa o da seçimde aldığı %13‘lük oydur.

Bu yüzden HDP ye oy verenleri şerefsizlik ve vatan hainliği ile suçluyorlar.

Bunu söyleyenlerin niyeti, zihniyetini ve amacını herkes biliyor.

Bu süreçte HDP’ye düşen ise bunların oyununu bozmak ve düz ovada siyasette ısrar etmektir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?