ELEKTRİK BAĞIMLILIĞI

17-09-2014

Elektrik, hayatımızın olmazsa olmazları arasında yer almış.

Her türlü aydınlatılma, haberleşme, suyun temini, ısınma, sağlık hizmetleri, kısacası yaşamımız neredeyse tümü ile elektriğe bağlı.

En basitinden, sabah iş yerinin kapısını açamayan bir esnaf görürseniz, mutlaka elektrik kesintisinden dolayı otomatik kepengini açamamaktadır.

Elektrik kesildiğinde sanırsın ki hayat duruyor.

Karakollarda işkencenin yaygın olduğu dönemlerde elektrik kesintisi yaşandığında sorgucular bile işlerine ara veriyorlardı.

Çünkü sorguda en acımasız işkence türleri bile elektrik marifeti ile yapılıyordu.

Gözaltında işkence ve kötü muamele son bulunca haliyle elektrikte önemli bir israf da önlenmiş oldu!

Elektrik toplumda öylesi bir bağımlılık yaratmış ki, kesintiler yaşandığında neredeyse ayaklanmalar oluyor.

Özelikle bu sene bölgemizde sırf elektrik kesildi veya voltaj düştü diye birçok yerde ayaklanma provaları bile yapıldı. 

Yol kesmeler oldu, trafolar yakıldı, elektrik idarelerinin binaları taşlandı ve yürüyüşler gerçekleştirildi.

Toplumsal meseleler için kolay kolay bir araya gelemeyenler, mevzubahis “elektrik” olunca kol kola girip protestolar yaptılar.

Çünkü görüşleri farklı da olsa hepsinin ortak bir özeliği "elektrik bağımlısı" olmaktı.

Elektrik sadece bizim için değil uluslararası güçler için de aynı öneme sahip.

IŞİD canileri, Irak’ta önce Musul’a sonra da Şengal bölgesine saldırıp binlerce insanı hunharca öldürürken dünya seyirci kaldı.

Ne zaman ki IŞİD, Musul bölgesinde barajları ele geçirdi, hem yerel halklar hem de uluslararası güçler karşı saldırıda bulunup IŞİD'e darbe vurarak barajları geri almayı başardı.

Aslında IŞİD barajları ele geçirmemiş olsaydı belki böylesi büyük çaplı bir saldırıya da maruz kalmazdı. 

Sanırım barajları ele geçirmekle en büyük stratejik hatasını yapmış oldu.

Elektrik bağımlılığı arttıkça yeni enerji kaynakları yaratma adına baraj inşa etmeler, santral yapmalar da gündeme geliyor.

Her bir elektrik üretim tesisi, doğanın dengesiyle biraz daha oynanılması ve kirletilmesi anlamına gelmektedir.

Türkiye temiz elektrik üretme açısından en avantajlı ülke olmasına rağmen bu nimetten faydalanmıyor.

Bölgemizde enerji ihtiyacının artmasının en büyük nedeni karasal tarımda zarar eden çiftçinin sulu tarıma yönelmesi ve su temini için de elektrik kullanmasıdır.

Sulu tarım, çiftçi için de milli gelir açısından da önemli bir kazançtır.

Ancak doğru yöntemlerle yapıldığında kazançtır.

Doğru yöntemse yılın 10 ay'ı güneş gören bölgemizde güneş enerjisi üreterek elektrik ihtiyacının karşılanmasıdır.

Bu yola başvurulmadığı sürece yüzlerce baraj ve termik santral kurulsa dahi çiftçilerin elektrik sorunu çözülemez.

Bir iki güneş enerjisi paneli, 5–10 bin Tl’lik bir teknik ile her çiftçi, elektrik ihtiyacını karşılayacak sistemi kurabilir.

Devlet, çiftçiye elektrik üretimi için destek olarak temiz enerji üretimini teşvik edebilir.

En önemlisi de çok değil 25 yıl önce olduğu gibi, elektriği yaşamımızın merkezine oturtup, bu kadar da arasında kıymetlendirmememiz gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?