EŞ BAHSİL DİK

03-07-2020

 “Eş bahsil dik” meselesini eminim ki çoğunuz duymuşsunuz.
Buna değinmeden önce bilgisine ve tercümesine inandığım bu kadim toprakların bir değeri olan bir Arap dostumu aradım, tercümede bana yardımcı olmasını istedim.
Arapçada, horozdan ne haber veya horozdan bir haber var mı anlamına geldiğini düşünüyordum, Arap arkadaşımın tercüme ettiği ise apayrıydı.
Bunun üzerine bir Türk ve bir Kürt arkadaşlarıma da tercümesini sorayım dedim.
Meseleyi Türk, Kürt ve Arap arkadaşım, birbirinden ayrı ayrı anlattı.
Kürt arkadaşımın anlattığına göre; 
Horozunu kaybeden biri imama gider ve yardım ister, imam minbere çıkınca horozu kaybolan kişiye dönerek “eş bahsil dik” der. O sırada cemaatin içinde bulunan horoz hırsızı panikler ve belki horozun tüyü üzerimde kalmıştır diye üstünü başını silkelemeye başlar ve böylece hırsız bulunur.
Türk arkadaşımın anlattığına göre; 
Evlenme çağına gelen genç, annesine “babama söyle sevdiğim bir kız var beni evlendirsin” der. Annesi unutmasın diye aralarında bir şifre üzerinde anlaşırlar. Babası eve gelince genç, annesine “eş basil dik” diyecek, böylece annesi konuyu babasına anlatmak için hatırlayacak.
Arap arkadaşımın anlatımı ise hepsinden daha farklı; 
Bir adamın çok sevdiği bir horozu kaybolmuş. O kadar dertlenmiş ve üzülmüş ki deli divane olmuş adeta. Kiminle karşılaşsa, kimin aralarında bir şeyler konuştuğunu bilse yanlarına yanaşıp, “eş basil dik” dermiş.
Her dilde hikâyenin anlatılmasına şaşırmadım.
Çünkü yıllardır çok kültürlü bir coğrafyada yaşamanın bu türde güzelliklerine şahit oluyoruz.  Bu yüzden  üç kadim kültürün  dilinde “eş bahsil dik” hikâyesinin farklı anlatılması, gayet normal geldi bana.
Bu örnek bize, yaşadığımız topraklardaki her dil ve inancın, bir zenginlik  olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Ne yazık ki bu zenginliklerimizin değerini yeteri kadar anlamıyoruz.
Yakın tarihe kadar Ezidiler vardı, Süryani ve Ermeni komşularımız vardı.
Hepsine zulüm yapıldı, hepsi küstürüldü.
Yerel güçlerce zorbalıkla evleri, köyleri ve arazileri ellerinden alındı.
İbadethaneleri, mezarlıkları ve kültürel mirasları yok edildi.
Çok değil, yarım 40 yıl önceki tarihten söz ediyorum.
Bizim yaşadığımız köyde Ezidiler, dedemlerin köyünde Süryaniler, dayımların köyünde Ermeniler yaşardı.
Onlardan hiçbiri  kalmadı geriye.
Göçtüler, göçertildiler ne yazık ki.
Tehlike ve tehdit olarak lanse edildiler yıllarca.
Bu farklı inanç mensupları topu topuna bir avuçtular.
Arap, Türk ve Kürtlerden oluşan mozaiğin bir parçasıydılar, değerlerini bilemedik.
Kim bilir onlar da bu gün bu topraklarda bizimle yaşasaydı, kendi dil ve inançlarında “eş basil dik” meselesini apayrı anlatırdı bize.
Bu gün ben de bu hikâyeyi size 3 değil, 6 farklı şekilde anlatırdım kim bilir?
“Eş bahsil dik” meselesi, kültürel değerlerin önemi, dil ve inançların tehdit değil aslında bir mozaiğin renkleri olduğu gerçeği ile bir kez daha yüzleştirdi beni.
Elbette bir mozaikte ne kadar çok renk varsa o kadar daha çok kıymeti de artar.
Bu nedenle bu topraklardaki bütün dillere ve inançlara sahip çıkmamız gerekir.
Unutmayalım ki çok kültürlü toplum, yaşama lezzet ve renk katar.
Zenginliklerimizin değerini bilelim koruyalım. 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?