GÖLGEMİZİN GÖLGESİNDEN KORKAR OLDUK

09-08-2020

Güç, insana cesarette verir.
Güç derken bunu sadece maddi açıdan düşünmemek gerekir.
Güç, hukuk ve adalettir. 
İnançtır, umuttur, birlikteliktir.
Herkesi koruyan kanunlardır.
Eşitlik ve özgürlüktür.
İstikrar ve kendini güvende hissetmektir.
Elbette biraz da imkan ve olanaktır.
Korku ise bunların olmadığı durumlarda ortaya çıkar.
İnsanoğlu en çok da kendini çaresiz ve yalnız his edince korkar.
Toplumun çoğunluk olarak korkması ise beraberinde mutsuzluk ve sosyal problemleri getirir.
İngiliz düşünür Hobbes, toplumu tahakküm altında tutmak için korkuya başvurulduğunu söylüyor.
17. yüzyılda yaşamış olan bir düşünürün bu sözleri günümüz için de geçerlidir.
Korkunun olduğu yerde toplum özgür değil demektir.
Korkunun olduğu toplumlarda ortak özellik, yalan ve yalakalıktır.
Yalaka ve yalancıların sayısını göz önünde bulundurduğumuzda korkunun vardığı düzeyi az çok görebiliyoruz.
Korkmuyorum diyenler de bir süre sonra farkına varmadan etrafındakilere benziyor.
Geriye böylece büsbütün bir korkaklar topluluğu ortaya çıkıyor.
Her şeyden korkar olduk.
Şu sıralar en çok da ne zıkkım olduğu belli olmayan koronavirüs korkusu, hepimizi neredeyse paronayak etmiş durumda.
Bırakın başkasının gölgesini, kendi gölgemizden bile korkacak haldeyiz.
Gölgemizden de korksak hadi neyse, gölgemizin de gölgesinden korkacak hale geldik.
Başımız ağrısa,
Öksürüp hapşırsak,
Bacaklarımız ağrısa,
Ateşimiz yükselse,
Midemiz bulansa,
Halsizlik başlasa,
Etrafımızda birine virüs bulaştığını öğrensek,
Hemen korkuya kapılıp korona olduğumuzu sanıyoruz.
Vallahi de billahi de korona öldürmese, bu boş ve ucuz korkular bizi öldürecek.
Yaşadığımız korkulardan dolayı birbirimize selam veremez olduk.
Bir birimizin yüzüne bakamaz olduk.
Tedbir ve korkuyu birbirine karıştırır olduk.
Sadece koronaya karşı değil, bütün hastalıklara karşı önlem almak ve kendi sağlığımıza dikkat etmemiz elbette önemlidir.
Ancak gölgemizin gölgesinden de korkacak hale gelmemiz, ruh sağlığımız açısından iyi değil.
Başta da dedim ya korkaklığın bir nedeni de imkânsızlıktır.
Şehrimizde sağlık sektöründe yaşanan sorun ve sıkıntılar da vatandaşın korkusunu tetikliyor.
Tahlil, teşhis ve tedavi ile ilgili halkın ciddi manada kaygıları var.
Korona hissedildiği andan itibaren önlem alınırsa elbette riskinin azaldığını herkes biliyor.
Ama ne yazık ki önlemini almak vatandaşın elinde değil, sağlık kurumları ihtiyaca cevap veremiyor.
Birçok hasta ya sıra alamıyor ya da sıra alsa bile tedavi için boş yatak bulamıyor.
Bu durum vatandaşı ciddi manada tedirgin ediyor.
Bu tedirginlik de korkuya dönüşüyor.
Bu yüzden mevcut korkularımıza bir de korona korkusu ekleniyor.
“Korkmayın” diyeceğim ama emin olun bende size verecek cesaret yok.
Ve açık söylemek gerekirse son zamanlarda yaşanan olumsuzluklar nedeni ile bende de korkaklık baş gösterdi.   
Ama yine de umudumuzu yitirmeyelim.
Canı veren ve alan, riski veren ile dağıtan da Allah'tır, ondan başka hakim de büyük de yoktur.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?