KADINLAR AĞLARKEN BU DÜNYA GÜLMEZ...

07-03-2017

Bugün baharın ilk haftası ve Dünya Emekçi Kadınlar Günüdür.

21. yüzyılda hala baskı, zülüm, sömürü altında olan, hakları gasp edilen kadınlar için anlamlı bir gündür elbette.

Her sene olduğu gibi bu gün de her kesimden, her görüşten kişi ve kurumlar, kendi cephelerinde çeşitli etkinlikler düzenleyecekler.

8 Mart’ın kendisi için hiçbir anlam taşımadığına inananlar ise kadın hakları mücadelesini bir güne sığdırmanın doğru olmadığını söyleyecekler.

Bu mazeret kadın hakları için hiçbir şey yapmayanlar için en kolaycı yoldur.

Ben bunlardan biri değilim.

Her şartta ve her fırsatta kadın haklarını savunan ve her platformda dile getiren biriyim.

Benim gibi düşünenlerin sayısı çok şükür günden güne artıyor, ama yine de toplum olarak kadına olan bakış ve yaklaşımımız hala iyi bir düzeyde değildir.

Kadın erkek eşitliği diye bir yaklaşım sadece dilde, hayalde, masalarda ve hikâyelerde yaşanmaktadır.

Diyebilirim ki dünyada toplumsal cinsiyet ayırımcılığının en belirgin olduğu şehirde yaşıyoruz.

“Kadın ve Erkek” eşitliği diye bir anlayış söz konusu değildir.

En önemlisi de kadın cinayetleri hala devam ediyor.

Yaşadığımız bu şehirde 2017 yılı içerisinde 17 yaşındaki Emin Demirtaş, aile bireyleri tarafından vahşice öldürüldü.

Yine dünyaya geldiklerine pişman edilen birçok kadın, intihara zorlandı.

Kadın istismarı, aile içi kadına şiddet, pervazsızca devam etti.

Kadınlar iş bulmada ve kariyer yapmada dezavantajlı durumdalar,

Anlayacağınız erkek egemenliği her alanda, her mekânda devam ediyor.

Çeşit çeşit şiddet, kötü muamele ve baskıdan dolayı birçok kadın, günümüzde adeta cehennem hayatı yaşıyor.

Kadına yönelik kötü muamele ve şiddet her ne kadar sistem sorunuysa da ekonomik ve sosyal yapı, eğitim, çatışmalı ortam gibi durumlar ise bunu dolaylı destekleyen unsurlardır.

Hal böyle olunca toplumumuzda kanayan yara olan kadına yönelik şiddet ve kötü muamele, sürekli gündemde kalmaya devam ediyor.

Ne yazık ki kadınların maruz kaldığı şiddet, sadece görünen yüzünden ibaret değildir.

Tüm yaşananları çıplaklığı ile dışarıya yansıtmayı önleyen birçok faktör var.

Bu faktörlerde ayrı bir sorun ve apayrı baş ağrısıdır. 

Pek çok kadın korkudan, imkânsızlıktan, yanlış anlaşılmaktan, kötü olarak bakılmaktan, ortadan kalmaktan, çocuklarını düşünmekten dolayı yaşadığı olumsuzlukları gizliyor.

Bu da ne yazık ki erkek şiddetinin artmasına neden oluyor.

Ayrıca aile içi şiddete maruz kaldığını söyleyen kadınlara karşı şiddet oranın daha da arttığı, yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.

Kadınlar yaşadıkları zülüm ve baskılar karşısında, ölüyor, yaralanıyor, ağır tahribatlar yaşıyor ve ağlıyorlar.

Ama unutulmasın ki kadınlar ağladıkça bu dünya gülmez, gülmemelidir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?