KADINLAR OMUZ OMUZA VERMEDİKÇE

06-03-2020

Kadın hakları konusunda hareketli günler yaşanıyor 8 Mart Kadınlar günü arifesinde.
Ama herkes ayrı bir telden çalıyor.
Kadınlar dayanışma içerisinde değiller yine.
Çünkü müthiş bir ideolojik ve sınıf ayrışması var kadınlar arasında.
Kadınlar arası rekabet ayrımcılık tavan yapmış durumda.
Kadınlar bile bir birlerini ötekileştiriyor ve eziyor sırf düşüncelerinden dolayı.
Kendisine benzemeyenin hakları umurlarında değiller.
Kadın haklarını ağızlarına sakız yapanlar daha çok kendileri gibi düşünenlerin hakları için mücadele ediyorlar.
Ama buna rağmen kadın hakları için mücadeleyi önemsiyor ve destekliyorum.
Çünkü İnsanlığın var oluşundan bu yana kadınların haklı eşitlik ve adalet mücadelesi hiçbir zaman bitmeyecek ve gidişle bitmeyecektir de.
Kadın erkek eşitliğindeki önemli engeller olan oy kullanma hakkı ve medeni kanundaki bazı eşitlikçi haklara rağmen hala erkek egemenliğe karşı verilecek çok büyük mesafe bulunmaktadır.
Cinsiyet eşitliği mücadelesine rağmen, kadınlar yinede şiddete ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar.
Toplumda katılımcılık, özgürlükler önündeki kurumsal engeller en çok kadınlara uygulanıyor.
 Kadınların iş hayatında ve kamuda istihdamı, siyasette, yargı ve eğitimde istenen düzeyde söz sahibi değil hala.
Aile içi şiddet, cinsel saldırı ve istismar, toplumsal cinsiyetçiliğe dayalı şiddet biçimleri, kadınları ve kızların onurunu zedelemekte günümüzde intihara kadar varan sonuçlar doğurmaktadır.
Yine aile içi şiddet son hız sürüyor.
Her gün Kadınlar ve kızlar, aile içi şiddet ve cinsel saldırıya maruz kalmaktadırlar. 
Kurumlar, yasalar ve politikalar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete politikaları ve yaklaşımları ile adeta zemin hazırlamaktadırlar.
Kadın ve kızların günlük yaşamda güvenlik diye bir sorunlarında var.
Her türlü şiddet meşruuymuş gibi toplumsal bir baskı altında yaşıyorlar.
Cinsiyet ayrımcılığına dayalı kadınların ve kızların şiddetten korumak için mevcut yasalar çok yetersizdir.
Kadın karşı gelenekselleşen ve kök salan anti demokratik ve insanı olmayan kaba anlayış var oldukçada kadınlar haklarına kavuşamaz.
Çalışma hayatında kadınlar ağır işlerde çalıştırıldığı gibi ücret noktasında da ayırımcılığa tabi tutulmaktadırlar.
Kadını dışlayanın şiddet ve ayırımcılık yapanın mutlaka psikolojisi bozuktur.
Ama bunu yapan erkeğin yaptıkları yanına kar kaldığı gibi normal bir refleksmiş gibi görünüyor.
Sırf baskılardan, şiddetten kaynaklı kadınların önemli bir kesimi psikolojik sorunlar yaşıyorlar.
Bu gün psikolojik tedavi görenlerin neredeyse %70’i kadın ve kızlardan oluşuyor.
Bu rakam bile tek başına kadınların haklarından ne kadar mahrum bırakıldıklarını gösteriyor.
Bu tabloya rağmen kadınlar hala börük pörçük.
Hala, kadın kadına düşman gibi.
Kadınlar omuz omuza vermedikçe de yaşadıkları çile ve zülüm bitmez.
Önce kadının kadını anlaması, desteklemesi ve sahiplenmesi gerekmektedir.
Kadın cinayetleri, şiddet, baskının temelinde kadının birbirini yeteri kadar sahiplenmemesi ve kutuplaşmasından kaynaklıdır.

Oysa kadın düşüncesi, rengi, dili, dini neyse kadındır.
Ve de sorunları ortaktır.
Her kadınının ayırım gözetmeden birbirini koruması, desteklemesi, özgürlükleri için mücadele etmesi gerekmektedir.
Bu sağlanmadıkça kadın haklarından söz etmek mümkün değildir.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?