LEYLEKLERİN HÜZNÜ VE DANSI…

14-03-2018

İklim değişikliğini bu sene daha çok his ettik.

İnce ince kar yağışını görmeden bahar geldi.

Ağaçlar erkenden çiçek açtı.

Ağaçlardan sonra leylekler bize baharı müjdeledi.

Baharın müjdecisi leylekler de göç ettikleri diyardan tez geldi.

Bu bahar, farklıydı gelişleri.

Gökyüzünde gelişlerini müjdeleyen daireler çizmediler, yuvalarına konmadan önce.

İlk kondukları yerde uzun bacaklarını bir birine vurarak dans etmediler.

Sevinç ve büyük bir heyecanla bereketi yaşama umudunu Mezopotamya’nın kadim topraklarına kanatlarından serpmediler bu kez.

Çünkü sevinç ve umut yerine hüzün vardı kanatlarında.

Geldikleri göç yollarında açlık ve savaş vardı.

En çok çocukların çığlıkları, anaların feryatları yüreklerini yaralamıştı.

Savaşın, yoksulluğun yakıcı yüz en çok çocukları vuruyor.

Her gün çocuklar ölüyor.

Ölürken de susmuyorlar.

“Anne, Anne, Anne biz niye öldük, günahımız neydi bizim” diye hep sayıklıyorlar, susmuyorlar.

Yer gök ağlıyor bu acıya.

Leylekler de ağlıyor.

Ağlarken uçmak da istemiyorlar.

Hele hele savaşın olduğu topraklarda hiç de yaşamak istemiyorlar.

Ama huzur içinde gidebilecekleri bir yer de kalmadı bu dünyada.

Kan kokusundan da renginden de çok korkuyorlar.

Barut kokusu, nefessiz bırakıyor onları.

Patlama sesleri de minnacık yüreklerini parçalıyor.

Paramparça şimdi leyleklerin yürekleri.

Bu yüzden yuvasına inen leylekler dans etmiyor, sadece ağlıyor.

Hem çocuklar ağlarken ve de ölürken nasıl sevinsin leylekler.

Nasıl hüzünlenmesin ve ağlamasınlar.

İnsanlık sussa da, kör sağır davransa da leylekler susmuyor ve hep ağlıyorlar.

Leylekler bahar tadında ve renginde değil.

Yorgun ve kederlidirler.

Göç yolunda gördükleri acılar, kanatlarını kırmış adeta

Upuzun bacaklarını büküyorlar.   

Sonra uzun bir dalışları var.

Umutsuzca bir dalış…

Nasıl dalmasınlar, nasıl kederlenmesinler.

Allahın yarattığı en akıllı canlı olan insanın bu dünyayı cehenneme çevirmesine bir aklı erdiremiyorlar belli ki.

Nedir bu insanların birbiri ile bitmek tükenmek bilmeyen meseleleri, anlayamıyorlar.

Yüreklerinin bir parçası, geldikleri yerlerde kalmışçasına maluldürler. 

Güçleri yetse, silecekler bütün kötülükleri dünyadan.

Artık çocuklar ağlamasın, ölmesin diye savaşları durduracaklar.

Ama yetmiyor, baş edemiyor şu birbirinin boğazına sarılan insanlarla.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?