MAKAMLAR OTURMA VE AĞLAMA YERİ OLMUŞ

03-08-2020

Kamu kurumları dolayısı ile onun çalışanları, yetkilileri, amir ve müdürlerinin temel görevi öncelikle verilen görevi hakkı ile yerine getirmektir.
Bunun için Devlet kendilerine her türlü olanağı ve imkânı sağlar.
Günün koşullarına göre özel sektörde çalışanlardan kat be kat daha fazla ücret alırlar.
Görev yaptıkları kamusal alanlarında daha güvenli ve refah çalışma ortamları mevcut.
7/24 kendilerine tahsisi edilmiş araçları,
İş güvenceleri vardır.

En önemlisi istemediğin kadar personelleri vardır var.
Ama hangi kuruma sorsan, imkânsızlıktan, personel yetersizliğinden ve çaresizlikten yakınıyor.
Makamlar adeta ağlama duvarı olmuş.
Kime dokunsan ah vah ediyor.
Oda Başkanları da aynı şekilde.
Onların da ağlamaktan, yakınmaktan ve eş dostu ağırlamaktan başka bir şey yaptıkları yok.
Her bir yetkilinin umuzunda dünyanın en zor işi var sanıyorlar.
Ama o koltukları bırakmamak için de var güçleri ile çabalıyorlar.
Çünkü çoğu müdür ve başkan çok iyi biliyor, o koltuğa hak ettikleri için gelmediklerini.
Tamamı  torpil ve kafa kol ilişkileri ile bu göreve seçilmiştir.
Üstelik liyakat sahibi olan ve halka hizmet için gönüllük esaslı çalışanların da önünü kesmişler.
Ama yine de mutsuz görünüyorlar.
Mutsuz olan biri hizmet edemez.
Mutsuz olan birinin projesi olamaz.
Mutsuz olan birinin hedefleri olamaz.
Mutsuz olan biri kıt imkânlara rağmen hizmet üretemez.
Bu nedenle bunları ilk fırsatta değiştirmek lazım.
Onları orada bırakmakla halka yazık ediliyor.
Halk, bazı müdürlükler ve odaların çalışmalarından memnun değil.
Kentimizde yaşanan sorunlar bu tiplerin beceriksizliğinden ve acizliğinden kaynaklanmaktadır.
Beyefendiler ödül ve şükran dilekleri bekliyorlar üstelik.
Gören, mucize yarattığını sanır.
Oysa bir şey yaptıkları yok.
Sadece ağlayıp sızlamayı iyi beceriyorlar.
Vatandaşa da bazen şaşıyorum.
Bazı kurumlar asli görevlerini yapınca neredeyse sevinçten uçacaklar.
Madalyanın nerede satıldığını bilseler gidip bir madalya takacaklar o kurumun yetkilisinin boynuna.
Oysa kurumların kuruluş ve var olma sebebi hizmettir zaten.
Hizmet yapmasalar hesap sorulmalıdır.
Çalışan, üreten kurum ise sadece görevini yerine getiriyor.
Teşekküre ve madalyaya ne gerek var?
Anlayacağınız toplumun meselelere bakış açısında sorun var.
Kime, nerede, ne zaman teşekkür edeceğini, ne zaman memnun olması gerektiğini bilmiyor.
Aynı şekilde hesap sormayı, denetlemeyi ve hakkını aramayı da bilmiyor.
Bilmeye bilmeye de işte hep geri kalıp sorunlarla boğuşmak zorunda kaldık.
Bu sorunu bir an önce aşmalıyız.
Çalışanı ve çalışmayanı ayrıt edebilmeliyiz.
Hesap sorma ve eleştirme hakkımızı demokratik çerçevede yerine getirmeliyiz.
Gerçek manada görevini yerine getirini de yeri geldiğinde dozunda sahiplenmeyi bilmeliyiz.
Ancak bu şekilde şehrimiz mevcut sorunlardan kurtulur ve yaşam standardımızda iyileşme olur.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?