NE GÜZEL ÖLDÜRDÜ!

20-01-2016

Bu cümle, patolojik ruh halinin tezahürüdür!

“İyi de bunu niye yazının başlığı yaptın? Şimdi” diyebilirsiniz.

Haklısınız, ama ben de size “toplumun %90’ı patolojik bir ruh haline sahip, onun için yazdım” derim!

Her gün insanlar ölüyor, analar ağlıyor, bebekler ağlıyor, kâinat ağlıyor ama birileri, “nasıl da öldürüldüler, leşlerini serdik, hak etmişlerdi” gibi iğrenç cümleler eşliğinde sırıtıyorlar…

Ölümün şakası olmaz, esprisi de!

Ölümün kazananı da olmaz!

Lakin çevremize, gazete ve televizyonlara, sosyal medyaya baktığımız da “işte serdiğimiz leşlerrrr” diye naralar atan milyonları görüyoruz.

Asker, polis veya PKK’li hiç fark etmez. Sonuçta ölen herkesin bir ailesi, çevresi, çoluğu çocuğu var! Siz o kişiyi öldürdüğünüzde aslında bunların tümünü gömüyorsunuz!

Savaş halidir olabilir, bir taraf haklı diğeri haksız, her iki taraf haklı veya haksız olabilir ben işin o boyutuna girmiyorum.

Siyasilerin masa başında verdiği kararlar var ve bu kararlar sahaya ölüm olarak yansıyor!

Ben işin bu siyasi karar boyutuna da girmeyeceğim!

Lakin biz halk olarak kendimizi kaybettik! Ölen insanlara seviniyoruz. “Ne güzel öldü” diyoruz, iyi ki öldü diyoruz, geberdi diyoruz…

Bu kesinlikle sağlıklı bir ruh halinin ürüne değildir!

Savaşta savaşçıların bile katı ahlak sınırları varken, biz sivil olarak ahlak sınırlarını nasıl bu kadar ihlal edebiliyoruz?

Nasıl bu kadar vahşileşebiliyoruz!

Akademisyenin biri çıkmış, “kuru yaş fark etmez ne kadar polis varsa, 2 yaşındaki çocuğu bile ölsün” diyor!

Bir siyasi partinin başındaki kişinin danışmanı 5 aylık bebeğin, 5 yaşındaki çocuğun, kadın sivil ve masumların katledildiği bombalı eyleme, “baharın habercisi” diyor!

Diğer birileri, Sivas’tan öteye atalım kimyasalı kurtulalım diyor…

Bunlar artık tıbbın çare bulamayacağı, toplumdan kesinlikle soyutlanması gereken tımarhanelik veya hapishanelik zatlar!

Dönüp bir de kendimize bakalım. Biz işin neresindeyiz?

Biz olanların ne kadarını tasvip ediyoruz?

Neye sevinip neye üzülüyoruz?

Şayet sevinçlerimiz arasında birilerinin yetim, öksüz, evlatsız, abisiz, kardeşsiz kalması varsa, biz iyi değiliz!

Yüce dinimiz, sınırı çok net koyuyor, bir insanı haksız yere öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir.

Ölüm haklı bir sebebe dayanıyorsa ne olur, tabii ki bunun topluma yansıması hüzün olur.

Olur derken, olması gerekir manasında söylüyorum. Şayet birileri ölümü hak ediyorsa, kesinlikle bunda yaşadığı toplumun kusuru ve sorumluluğu vardır.

Hem kendi kusuruna hem ailesine hem de bir canın yitip gitmesine üzülmelidir her fert.

Yüce Mevla’m, Maide süresi sekizinci ayette;

“Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin” der. 

Karşınızda hiç hoşlanmadığınız, nefret ettiğiniz hatta iğrendiğiniz birileri olabilir, onlarla haklı bir savaşınızda olabilir ama sakın bu durum sizi adaletsizliğe sürüklemesin! Çünkü o zaman karşınızda bu sözlerin sahibini bulursunuz ki…

Allah bizi ölümlere sevinecek kadar kötü bir ruh haline sokmasın!

Daha aydınlık yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?