ÖLÜMDE BİLE AYIRIMCILIK YAPILIYOR

24-01-2020

Yaşamın her alanında ciddi bir ayırımcılık olduğu gerçeği, herkesçe biliniyor.
Her taraf derecelendirilmiş adeta.
Protokole bağlanmış yaşam ve insana verilen değer.
Bir hiyerarşi var insanlar arasında.
Para, mevki ve yetkiye göre bir hiza oluşturuluyor.
Hastanede tedavi için sıra alırken, hastaneye yatış yaparken bile bu hiyerarşik düzen mevcut.
Sıradan biriyseniz, fakirseniz, iki, üç, hatta dört kişilik müşahede odalarında ancak yer bulabilirsiniz.
Ama torpili, paralı ve yetkiliyseniz kral dairesini aratmayacak özel odalar tahsis edilir, hizmette kusur edilmez.
Tiyatro salonunda en iyi loca, özel kişilere ayrılır.
Uçakta en ön kesim, torpilli ve parası olanadır.
Statlarda maç izlerken de A protokolle başlar sınıflandırma.
Bu tuhaf durum artık herkesçe kabul edilen bir hal almış.
Ayırımcılık öyle bir boyuta gelmiş ki doğumdan ölüme kadar bütün yaşamı sarmalamış.
Ama en tuhaf ayırımcılık ise ölüm esnasında yapılan ayırımcılıktır.
Bir yoksulun ölümü ile zenginin ölümü arasındaki insanların tutumu, ayrımcılığın vardığı noktayı gözler önüne seriyor.
Sadece ölüm esnasında insanların eşitlendiğini sanıyorduk.
Herkes defnedilirken her ne kadar payına düşen bir kefen, bir mezar taşı ve kişinin boyuna göre bir çukur ise de yas, merasim ve taziyede durum farklıdır.
Fakirin cenaze merasimi ve taziyesi ile zenginin taziye ve merasimi bambaşkadır.
Zenginlerin taziye ve cenaze merasimleri, şova dönüşüyor.
Zengin ve makam sahibi birinin cenazesinde ve taziyesinde izdiham yaşanıyor adeta.
Fakirinkinde ise Belediyenin Mezarlıklar Müdürlüğü defin işlemlerini gerçekleştirmese cenaze nerdeyse ortada kalacak.
Ayırımcılığın hiç bir şekli iyi değil ama ölümde ayırımcılık kabullenemez.  
Ölümde ayırımcılık, riyakârlıktır.
Bir zengin veya makam sahibi öldüğünde başsağlığı mesajı yarışına girenler, izdiham oluşturanlar, taziye sahibinin elini sıkmak için kuyruk oluşturanlar, fukara biri ölünce bir Fatiha bile okumuyorlar.
Anlayacağınız fakirin ölümü de fakir oluyor.
Dünyanın mevcut adalet sisteminde her yerde aynı durum söz konusudur.
Anlayacağınız her yerde, her anda ve her koşulda fakir fakirdir.
Mesela Hindistan’da ölüler yakılıyor.
Zenginin cenazesi meşe gibi ateşi gür ağaçlarla yakılıyormuş.
Fakirin cenazesi zengininkine denk gelirse onunla birlikte yakılıyor.
Odun parası yoksa son arzusu da yerine gelmiyormuş.  
Allahtan bizde kefeni ve defini genelde belediyeler üstleniyor yoksa bizde de Hindistan benzeri bir durum yaşanabilirdi.
İnsana yakışan, varlıklı ve varlıksız diye ayırmadan, yaşarken de ölürken de insanı aynı değeri vermektir.
Özelikle din âlimleri buna çok dikkat etmeli.
Ama ne yazık ki onlar da topluma ayak uyduruyor.
Zenginin taziyelerine koşanlar, fakirin taziyesinde ortalıkta görünmüyor.
Zenginin taziyesinde birbirine sıra vermeyen birçok din âlimi, fakirin taziyesinde ne hikmetse görünmüyor.
Topluma bu konuda örnek olacaklarına ne yazık ki aynı hataya kendileri de düşüyor.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?