PEKİ AMA KİM BUNLAR?

16-02-2015

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Örgütlerinin çağrıları ile Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin yıldönümü olan 15 Şubat tarihinde bir yürüyüş düzenlendi.

Belediye önünde bir araya gelen yaklaşık 5 bin kişilik kitle Atatürk parkı önüne kadar olaysız bir şekilde slogan ve alkışlarla yürüdü.

Kitle Atatürk Parkına vardığında neredeyse sayı 10 bini bulmuştu.

Yürüyüş ve basın açıklamasının olaysız geçmesi için başta HDP Milletvekili Ayla Akat Ata ve Belediye Eş Başkanı Sabri Özdemir, DBP İl Başkanı Mehmet Candemir özel gayret sarf ediyordu.

Özelikle yüzü kapalı gençlere sık, sık uyarıda bulunarak yüzlerini açmaları veya da yürüyüş kortejini terk etmelerini istediler.

Nitekim yaklaşık 50–60 yaşları 10 ile 17 arası çocuk ve genç uyarılara aldırış etmeden kortejden ayrı bir şekilde basın açıklamasının yapılacağı Atatürk Parkına gidip kitlenin gelmesini beklediler.

Partinin en yetkili kişilerin istek ve uyarılarını dinlemeyenler yüzleri kapalı olduğundan tanınmıyordu.

O yüzden bunların kim oldukları da bilinmiyordu.

BDP ve HDP’liler’in sözünü dinlemediklerine göre ve bunlardan ayrı yürüdüklerine göre bunlar yürüyüşü düzenleyen siyasi harekete bağlı kişiler değildi demek ki.

Yüzü kapalı gençlerden ayrı olarak yürüyen kitle büyük bir olgunluk ve siyasi disiplinle taşkınlık yapmadan Atatürk Parkı önünde toplandıktan sonra yüzü kapalı çocuk ve gençler kitlenin bulunduğu alana yöneldiler.

Belediye Eş Başkanı yüzü kapalı gençlerin yanına giderek hepsini Yılmaz Güney Sinemasının arka tarafında toplayıp, ellerindeki patlayıcıları bırakmaları, olay çıkarmamaları, yüzlerini açmaları noktasında ikna etmeye çalıştı, dakikalarca dil döktü ama Eş Başkanı dinlemediler.

Ve bir anda ellerindeki patlayıcı maddeleri uzakta güvenlik tedbiri alan polislere doğru atmaya başladılar.

Güvenlik güçlerinin de karşılık vermesi ile bir anda ortalık savaş alanına döndü.

Kimden talimat aldıkları bilinmeyen bir gurup, ne Milletvekilinin, ne Eş Belediye Başkanının ve nede İl Başkanının uyarılarına aldırmadan eylem ve etkinliğe gölge düşürmeleri toplanan kitlenin tepkisine neden oldu hatta yüzü kapalı genç ve çocuklara müdahale bile ettiler.

Şimdi gelelim asıl meseleye bir legal siyasi partinin demokratik bir hak olan yürüyüş ve basın açıklaması çağrısına uyan herkes, belirlenen kural ve yöntemleri kabul etmek zorundadır.

Demokratik bir yöntemi kabul etmeyeler varsa onlarda kendi yöntem ve şekilleri ile hareket ederler.

Eğer bu kişiler bir Milletvekilini bir Belediye Başkanını bir İl Başkanını dinlemiyorsa onun niyetinden şüphe edilir.

Ve o kişiler demek ki bu siyasi hareketin içerisindeki kişiler değildir.

Ve bu tür kişileri parti etkinliklerinden ayıklamak, onları deşifre etmekte o etkinliği düzenleyen partiye düşer.

Çünkü bu tür davranışlar başta barış sürecine, HDP ve DBP’ye de zarar vermektedir.

HDP’li, DBP’li değilim, ama buna rağmen yürüyüşe katılıp sabote ediyorsa o zaman iş daha da farklı bir boyut kazanır.

Pazar günü yaşananlar HDP ve DBP yürüyüş ve etkinliklerinde pek yaşanan olaylar değildi.

Geçmişte de ufak tefek bu tür sorunlar yaşanıyordu.

Ancak hiçbir zaman iş bu boyuta ulaşmamıştı.

Yürüyüşe katılan yetkililerin uyarılarını dikkate alıyorlardı.

HDP ve BDP’nin Pazar günkü olayları masaya yatırıp ciddi anlamda bir değerlendirme yapması gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?