POLİTİK YAŞAMIN SONUÇLARI

25-08-2016

Politik yaşamın ritmine hemen hemen herkes kendini tümü ile kaptırmış.

Olmayanın da politikleşmesi için olabildiğince sebep var zaten.

Belki de bu 30 yıllık çatışmalı ortamın hayatımıza kattığı en belirgin ve etki, kimine göre kazanım kimine göre ise zarardır.

Her şeye “politik eylem ve söylemdir” diye diye bu hale geldi toplum. 

Yaşamımız öyle bir hal aldı ki politikleşme, insan ilişkilerini ve davranışları da esir alıyor.

Günümüzün en yaygın iletişim ağı olan sosyal medyada da yoğunlukla politik paylaşımlar yer alıyor.

Gündelik yaşamımızda tüm argümanlarımız ve hatta aşk ilanları da politik kıvrımlarla şekilleniyor.

Giyim ve saç modeline kadar bireylerin neredeyse her şeyini politik tercihler belirliyor. 

Birey kişisel özgürlüklerini, özel tercih ve beğenilerini, düşüncesini politik ortama göre dizayn ediyor.

Oturulacak kahvehane, yemek yenilecek lokanta, ibadet edilecek mekan, alışveriş yapılacak markete kadar politik tercihlerimizin etkisi çok büyüktür. 

Tümü ile Apolitik bir yaşam elbette doğru tercih konusu olan değildir.

Yaşamımızda siyasal ve sosyal ve ilişkilerden tümü ile kopmamak lazım.

“Toplum hiçbir şekil ve şartta politika davranmasın, hareket etmesin” demiyorum.

“Ancak bu kadarı da fazla” denecek bir düzeye gelmiş durumdayız.

Tabi toplumumuzun bu kadar politik olması biraz da Türkiye’deki genel yönetişim ve idare sistemi ile alakalıdır.

İnsan hakları ihlallerinin, savaşların, çatışmaların, şiddetin egemen olduğu bütün toplumlarda toplumda ekseninde kaymalar hali ile yaşanıyor.  

En basitinden toplumuzdaki önemli bir sebepte siyasi farklılıklar arasında yaşanan rekabetin kavgaya dönüşmesi de çok büyük bir etkendir.

Diğer bir tarafta da demokrasi, barış umutları ile başlayan mücadele ve arayış, zaman içerisinde insanları politik bir zemine oturtuyor. 

Sonrasında politik bir döngü içinde dön ha dön.

Böyle başlıyoruz hayata ve böyle de sonlanıyor. 

Yani adeta politik bir girdabın içinde bir hayat sürdürüyoruz.

Günümüzde aşırı derece de politikleşme, ortak paydalarda buluşma ve uzlaşmayı da imkânsız kılıyor.

Yani aşırı derecede politikleşme… Toplumsal mutabakatın önündeki en büyük engelde de budur.

Bu yüzdendir ki Kürt sorunu gibi hayati sorunlarımız yıllardır çözülemiyor.

Uzlaşı kültürü yok olunca da insani değerlerden gittikçe uzaklaşıyoruz.

İşin en acı tarafı ise politik mücadele, bir bakıma demokratik yol ve yöntemleri benimsemektir.

Oysa toplumumuzun anladığı ve uyguladığı tam da bu değildir.

Politik kimliğe sahip olan birçok kişinin bilinçaltında yer alan şiddet ve söylem, pratiğe kadar varabiliyor. 

Toplumdaki aşırı politikleşme, demokratik bir mücadeleden ziyade, sınıflara ayrışmaya ve kavgaya da neden oluyor.

Meydana gelen ayrışmalar neticesinde egemenlik sağlama sorunu her şeyden önce gelebiliyor.

 Sözün Özü; Politikleşmenin, yaşamışımızı bu denli etkileyip, esir alması biraz fazla gibi

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?