RENKSİZ VE KOKUSUZ BİR YAĞMUR

31-10-2017

Geç geldi bu sonbaharda yağmur.

Gelişi çok nazlı ve narin değildi.

Hem, kokusunda, renginde de eser kalmamıştı.

Çünkü cennet kokmuyordu artık.

Rengi de gökyüzü mavisinde değildi.

Bunca felaketten sonra özünü kaybetti.  

Nasıl cennet koksun ve gökyüzü renginde olsun ki hem.

Bütün gökyüzü toz ve dumanla, zehirli gazlarla,

Ortadoğu’yu cehenneme çeviren savaşın izleri, acısı ile kaplıdır.

Gökyüzündeki kirlilik ve acıların içinde süzülerek düşüyor yağmur taneleri. 

Sararan ağaç yapraklarına değiyor tek tek  

Serçelerin kanatlarına,

Masum çocukların tenine her zamankinden daha ağır konuyor.

Kendisine olan özlemini gidermiyor.

Sanki bu yağmur, beklenen yağmur değildir.

Yalandan bir yağmur gibi…

Eskisi gibi değdiği tenleri öpmüyor, okşamıyor ve sevmiyor gibi 

Huzur da vermiyor,

Sadece ve sadece ıslatıyor.

Gariptir artık şairlere ilham bile vermiyor.

Aşıklar ıslanmak için gelişine sevinmiyor.

Delice yağmur altında koşmuyorlar. 

Susamış toprak bile bayram etmiyor. 

Her biri ölüm kokuyor sanki.

Nergis, gül kokusu tadından eser kalmamış.

Taneler, kırık ve eski

Yağmur, yağmur…

Yağmur yağdı mı, yağmadı mı belli bile değil. 

Yağmurlu günde yağmura hasret kalmak ne garip şey.

Kokusu ve rengini kim çaldı bizden?

Kim özünden kopardı onu.

Bize kim eski yağmurlarımızı geri getirecek.

Özlemimizi kim sonlandıracak.

Kim umutsuzluğumuza son verecek?

Yağmur, ne zaman yağmur olup bizi ıslatacak

Kim bize bu müjdeyi verecek?

Hem kaybedilenler geri gelir mi bir daha?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?