Siyaset kin, nefret ve ötekileştirme sanatı olmuş

23-01-2019

Önümüzdeki seçim için adayların yavaş, yavaş belirlenmeye başlanması ile birlikte siyasi arenada hareketleniyor.
Henüz tüm siyasi partiler adaylarını açıklamamış olsalar bile bazı siyasi partilerin aday tanıtım toplantılarda basın açıklamalarında geçmiş seçimlerde olduğu gibi siyasette dilin değişmediğini anlıyoruz. 
Yeni bir dil yok yine dinsel ve ideolojik bir yobazlık hakim.
İdeolojisi ne olursa olsun her bir parti kendisini bazı kutsallara dayayıp sürekli saldırı halindeler.
Seçim bildirgelerinde, propagandalarında hep bir ağızdan “Demokrasi ve Barış” diyorlar ama yapıları ötekileştirme ve nefret üzerine kurulmuş çoğu partinin. 


***


Aslında siyasi partiler demokrasiyi ve barışı önce kendi içlerinde oluşturmaları gerekir.
Demokrasiye kendilerinden başlamalıdırlar.
Kendi içlerinde bile demokrasi olmayan toplumda demokrasi kültürünün gelişmesine katkı sunamaz.  
Demokrasinin olmamasının en büyük belirtisi kendilerinden olmayanı hain ilan etmeleridir.
Kendinden olmayıp veya kendilerine muhalefet eden ağzını açsa linç ediyorlar.
Siyasetin merkezindekiler yüzünden bir linç kültürü yerleşmiş toplumun genlerine.


***

Herkes herkesi ötekileştiriyor.
Siyasi linç yaşamın her alanında pervazsızca uygulanıyor.
Bu durum birazda çoğunluğun siyasetçilerin her söylediklerine inanması ve cehalet sarhoşluğundan kaynaklanıyor.
Her söylem her davranışa siyasi bir kılıf bulup oraya buraya çekiyorlar.
Zenginlik sayılacak olan siyasi farklılıkları bir tehlike olarak görüp topluma bu şekli ile inandırıyorlar.
Siyasi tarafı farklı olanları birbirlerine düşman ettirip linç ettiriyorlar.
Siyasi kutuplaşma o kadar çok korkunç bir boyut kazanıyor karşısındakine yaşam hakkı tanımama noktasına kadar varıyor.
İnsanların fikrine zikrine, politik duruşuna, tarafsızlığı her toplumun gerçekliğidir.
Siyaset düşmanca duygular ve düşünceleri insanlara empoze etme sanatı değil çözüm sanatı olmalıdır.
Peki öylemidir?
Bana göre kesinlikle değildir.
Yaşama kattıkları tek şey ötekileştirmektir.
Onlar gibi davranmayanı kendileri gibi davranmaya zorlamak, onlar gibi düşünmesini, yani kendilerine tabi olmasını istiyorlar.
Oysa her insanı insan yapan,  düşünmesini, üretmesini sağlayan temel unsur özgünlüğü ve özgürlüğüdür.
İdeolojik kamplaşmalar,  milliyetçilik, fanatizm, şiddet hepsi ötekileştirmeden ötürü toplumda yayılıyor.
Topluma iyilik ve barış tohumlarını serpiştirmeyen siyasetçiler hep saldırı halindeler.
İşlerine gelmeyen her bireye nefretle yaklaşmak, toplumu kof kabadayılıkla sindirmek toplumsal barışa ve demokrasiye zarar vermekten başka bir şey değildir.
Siyasetçinin ve siyasetin de artık bu gerçeği görüp değişmesinin zamanı geldi.  
Biz yazar çizerlerde düşüncelerimizden ötürü siyasilerin öfke ve kininden çokça nasipleniyoruz.
Bizi kimisi iktidar yanlısı,

***

Kimisi Kayyumcu,
Kimisi de bölücü, terörist diye bir yerlere yaftalıyor.
Hiçte hak etmediğimiz şekilde hakaretlere maruz kalıyoruz.
Siyasiler gerçekleri söylediğimizde o kadar üzerimize geliyorlar ki inanın bütün heyecanımız, umudumuz hevesimiz kırılıyor.
Biz bile bu duruma gelmişiz kim bilir vatandaş ne durumdadır.
Şayet bu ülkede bir değişim olacaksa bu siyasi anlayış ve dilde başlaması gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?