STK’LAR ARASINDA “AYIRIMCILIK” MI UYGULANIYOR?

02-03-2016

Kentimizde peşin hükümlülük, keyfiyet ve adamcılık, toplumun ve kamu kurumlarının, siyasi partilerin bütün katmanlarında çok net bir biçimde yaygın bir şekilde işliyor.

Bu uygulamada en çok nasiplenen de sivil toplum örgütleri oluyor.     

Peşinen belirtelim ki ne dediğimiz net anlaşılsın.

Öncelikle herhangi bir kar amacı gütmeyen günülülerden oluşan sivil toplum örgütleri konumları icabı hiçbir siyasi herektin etkisi ve kontrolü altında olmaması gerekir.

Daha çok kendi görev alanları doğrultusunda hedef ve stratejilere sahip ve buna odaklanan sivil toplum örgütleri kamu kurumları ve siyasiler tarafından pek sevilmedikleri bir gerçektir.   

Tabi birbirinden kopuk bir şekilde hareket eden ve guruplaşan Batmandaki sivil toplum örgütleri de siyasilerin ve kamu kurumlarının yanlış politikalarına bilerek veya bilmeyerek alet oluyor.

En temel ve can alıcı sorunlar karşısında bile ortaklaşamayan Batman’daki STK’lar üç hatta dört kola ayrılmış bulunmaktadır.

Merkezi Hükümet yanlısı STK’lar, yerel yönetim yakın STK’lar, hiçbir siyasi oluşuma bağlı olmayan STK’lar.

Bu politik ayırışım Batman’daki sivil toplum örgütlerinin gücünü de etkisini de azaltıyor.

Kurumlarda bu ayırışıma göre daha çok kendisine yakın STK’ları muhatap alıp istişare ediyorlar.

Bu tarz bir yaklaşım ortak akılla karar almadan ziyade yandaş akılla karar alma anlamına geliyor.

Hal böyle olunca da siyasi partiler ve kamu kurumları da STK’lara karşı katılımcılık dâhil her anlamda adeta “ayırımcılık” uyguluyorlar.

Bunu en son örneği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun Batman ziyareti esnasında STK buluşmasında da bu uygulama net bir biçimde görüldü.

Hükümete yakın STK’lar sadece toplantıya çağrılmaları dikkatlerden kaçmadı.

Bu uygulama tabi ilk değildi.

Özelikle Valilik, Belediye ve bunlara bağlı kamu kurumları bu yanlış uygulamayı sık sık tekrarlıyorlar.

Bizden, bize yakın, bizden değil şeklinde dernek, sendika ve meslek odalarını sınıflandırmak, adeta akreditasyon tabi tutmak doğru değildir.

Bu şekilde düşünen hareket edenin tüm Batmanlılara eşit mesafede olduğu ve adil bir şekilde hizmet ettiğini söyleyemez.

Evet, sivil toplum örgülerinin bir siyasi parti veya politik bir hareketlere eşit mesafede ve bağımsız olmaları gerekir.

Gereğinden fazla politikleşen sivil toplumları da mevcuttur.

Bu tür yapıların yaklaşımları çalışma biçimini de tartışabiliriz.

Sivil toplumun fazla siyasallaşıp politik konularla meşgul olmalarının ciddi manada riskleri var.

Bu konuma gelen sivil toplum örgütleri amaç ve stratejilerinden uzaklaşıp üyelerinin ve halkın beklentilerine cevap veremeyecek duruma gelmektedir.

Oysa yönetim ve başkanların kişisel siyasi tercihleri, görüşleri ile kurumların yaklaşımı ve konumlarını ayrı tutmaları gerekir.

Ama her şeye rağmen kamu kurumlarının sivil toplum örgütlerinin yapısına göre akreditasyon uygulaması hakkını onlara vermez.

Başta Merkezi yönetim cephesinin bu yaklaşımdan vazgeçmesi gerekir.

Öyle bir yaklaşım söz konusu değildir diyenler en son Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun Kristal Park’taki toplantıya çağırdıkları sivil toplum örgütlerinin listesine bakmaları gerekir.

Ve o listenin neye göre hazırladıklarına kimin hazırladığına baksınlar.

Bir de son bir yılda ilin mülki amirleri iktidar milletvekilinin ziyaret ettiği dernek, sendika ve vakıfların listesini bir incelesinler o zaman “akreditasyon” uygulanıp uygulanmadığını görecekler.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?