YAPRAK GİBİ SAVRULUYORUZ HEP

22-11-2017

Dallarda emanet duran yapraklar gibiyiz.

Yani Sonbaharı beklemeden ağaç dallarına tutunamayanlarız.  

Her rüzgârda ilk biz düşeriz.   

Savruluyoruz yerlerde zamansızca.

Hep bir uçurum kenarında her an düşecek gibi bir hayatımız var.

Düşmekten hiçbir zaman korkmadık.

Çünkü hiçbir şeye tutsak ve köle olmayı hayal etmedik.

Biliyorum bir ağacın dalına tutunmak tıpkı hayata tutunmak gibidir.

Kaypak mevsimlerde benim gibileri için tutunabilmek imkânsızdır.

Yalakalık yapmasan,

Boyun eğmesen,

El etek öpmesen,

Hayat çabuk yorar çünkü. 

O yüzden sonbaharı beklemeden sararmış yaprak gibi hep savruluyoruz yerlere.

Her düşüşümüze üzülmeyiz,

Pişman olmayız,

Ağlamayız,

Üşümeyiz,

Yalnızlıkta çekmeyiz,

Öfkelenip, kızmayız da,

Kaderimize de küsmeyiz,

Sadece gecenin zifiri karanlığında düşmekten korkarız hep.

Çünkü karanlıkta dost ve düşmanı, iyi ve kötüyü seçemiyoruz.

Hem her düşüşümüzde bizi karşılayan melekler de karanlığı sevmiyor.

Gece olunca hasretini çektiğimiz,  kimsenin erişemediği o yüce dağ başına getirip bırakmıyorlar bizi.

Sabaha kadar sabırsızlıkla bizi henüz kirlenmemiş dağlara götürecek meleği bekliyoruz.

Sabahın gelişini serçelerin cıvıltısından anlıyoruz. 

Güneşin doğuşu ile birlikte iyi meleklerde düştüğümüz yere gelmeye başlarlar.

Bizi alıp dağ başların varınca da börtü böceğe bir sığınak oluruz.

İlk Rüzgârı,

İlk yağmuru,

İlk karı,

İlk sisi,

İlk nergizi,

Dağ çiğdemini

Biz görürüz.

Kış olup bahar gelince de eriyip toprağa karışırız.

Bu kaçıncı toprağa karışımız hatırlamıyoruz.   

Daha ne zamana kadar ağaç dalarlından düşüp savrulacağız onu da bilemiyoruz.

***

Bu yazının dip notu; Her bu tarz yazılar kaleme aldığımda olumlu ve olumsuz eleştiriler alıyorum.

Övgü ve önermelerime değer verdiğim birçok okurum arada şiirimsi bu tarz yazılar bekliyorlar benden.

Ne yalan söyleyeyim zaten ben de biraz melankoliklik takılan biriyim.

Bu yazılar sayesinde iç dünyama kapanmaktan kurtuluyorum.

Şiirimsi yazılarımın bağımlılık yarattığı kişilerin başında Gazetemizin genel yayın yönetmeni Hatice Türkan geliyor.

Hani benden söz açıldığında başyazar diye beni anıyor ya.

Aslında bu sıfatı takmasındaki amaç ayrıdır.

Yazı yazmaya başladığım İlk günden beri gazetede bana ayrılan yere göz koyduğunu açık bir şekilde his ettiriyor.

O yüzden de bana başyazar diyor çünkü yarın yerimi benden aldığında bu sıfatı da olmuş olacak.

Neyse dip not ekleme gerekçeme geleyim;

Hatice Türkan başta olmak üzere birçok okurum gazetede yayınlanan bu tarz yazılarımı kitaplaştırmamı öneriyorlar.

Şimdi daha erken ama ilerde neden olmasın derim...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?