YAŞAM VE ÖLÜM?

09-09-2015

Keşke, iktidar olmanın, zulme, haksızlığa karşı çıkmanın, her türlü hak aramanın, silahla, zorbalıkla, baskı ve şiddetle değil de, Barış içerisinde medenice becerebilinseydi bu ülkede.

Savaşmayı öğreteceklerine keşke sevgiyi, hoşgörüyü barışı, tahammülü, öğretseydi bu halka birileri.

Ölmek yerine yaşatmayı öğretmiş olsaydılar.

Veya bu halk kendisine dayatılan savaşçı yaşam biçimini kabul etmemmiş olsaydı. 

O zaman belki bu kadar çok ölümler olmazdı.

Ölümü bu denli kutsamazdı bu topraklarda.

Ölüm ve öldürme yerine daha çok yaşamı kutsallaştırıldı.

Ancak belki o zaman bu ülkenin insanları şiddetten arınmış ve daha barışık olurdular.

1980’lı yıllardan buyana hiçbir dönem bu kadar gerilimli bir atmosfer yaşanmamıştır.

Her gün cenazeler kaldırılıyor.

Yakıp, yıkmalar almış başını gidiyor.

Doğudan Batıya, Batıdan doğuya nakliyat otobüs seferleri durma aşamasına gelmiş.

Bağlantıların adeta karşılıklı olarak kopartılmasına hizmet ediliyor. 

Simasından, dilinden, giyiminden dolayı insanlar linç ediliyor.

Halklar arasında nefret, öfke artıkça artıyor.

Ülke bir etnik ve iç savaşa doğru adım sürükleniyor neredeyse.

Bir kopuşa bölünmeye ayırışıma zorlanıyor sanki.

Bölge ekonomisinin can damarı olan Habur sınır kapısı kapanmış durumda.

Birkaç ilçede sokağa çıkma yasağı var.

Halk kendisini güvende his etmiyor.

Gelecek açısından kaygılı ve umutsuz.

Herkes çok karamsar bir ruh haline bürünmüş.

Sanki herkes herkese düşman edilmek isteniyor.

Zaten bu halkada yıllar yılıdır dayatılanda budur.

Sanal düşmanlıklar yarattılar.

Sanki bütün dünya halkları hepsi bize düşmanmış gibi.

O yetmiyormuş birde bu ülkede yaşayan halkları bir birine düşman ettiler.

Bu güne kadarda kavga ve savaşlarla halkı hep uyuttular.

Politik çıkarları için kaos yarattılar.

Bu süreçte yaşadıklarımız bir yerde tamda budur.

Anlayacağınız Kaostan beslenenlerin düpedüz oyunudur yaşananlar.

Olan Anadolu’nun yoksul çocuklarına oluyor.

Onları bile, bile ölüme gönderenler ha bire Cenaze namazlarında boy gösteriyorlar, bu bir lütuf ve marifetmiş gibi.

Sonra da “Vatan sağ olsun diyorlar”

Vatanın sağ olması için öncelikle evlatların sağ olması gerekemez mi?

Sağ olması gerekiyorsa bu ülkeyi yönetenler, önce bunun için çabalamalıdırlar.

Bunun nihaiyi ve tek çözümü de kalıcı bir barışla mümkündür.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?