YENİ EĞİTİM YILINDA NELER YAPILMALI?

06-09-2020

Yeni eğitim yılı koronavirüs salgını nedeniyle büyük bir belirsizlikle geçtiğimiz hafta uzaktan başladı.
Geçmişte okullarda ders başı yapılacağı zaman haftalar öncesinden hazırlıklar başlardı. Sokaklarda anne babalarının elini tutan çocuklar, okul kayıtlarını yapar, eğitim öğretim için gerekli ihtiyaçların alışverişini yapardı.
Öğrenciler için işin en keyifli heyecanı ve sevindirici yanı, okul öncesi dönemdi.
Bu sene koronavirüs nedeni ile geçmişte duyulan sevinç ve heyecan pek yaşanmadı. 
Sessiz sedasız ve heyecansız bir şekilde ilköğretimde uzaktan eğitim başladı.
Üniversitelerde ise okulların ne zaman açılacağı belli değil.
Her ne kadar “18 Eylül’de uzaktan eğitim, 21 Eylül'de yüz yüze eğitim için salgının durumuna bakılacak” deniliyorsa da salgının seyrine bakıldığında normal örgün eğitim, şu şartlarda pek mümkün görünmüyor ne yazık ki.
Uzaktan eğitim için geçen hafta ilk ders zilini çalan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “Hep söylediğimiz şey şu: risk varsa biz yokuz” sözleri ve sağlık kurulunun tavsiyeleri, 21 Eylül’de de yüz yüze eğitimin başlamasının mümkün olmadığını gösteriyor gibi. İlköğretimde ve Lisede EBA televizyon ve öğretmen destekli eğitim yöntemi ile şimdilik eğitim ve öğretim devam ediyor.
Üniversiteler ile ilgili de bir belirsizlik söz konusu.
Muhtemelen üniversitelerde de ilk yarı döneme kadar uzaktan eğitim olacak.
Bu nedenle her eve televizyon ve internet gerekli.
Televizyon ve internet olsa bile evdeki fiziki koşullar ve öğrenci sayısı, uzaktan eğitim için önemli engel oluşturuyor.
Bu süreçte öğretmenin rolü çok önemlidir.
Mart ayında korona yüzünden uzaktan eğitime geçilmesinden beri bir kez olsun eğitim noktasında öğrencisi ile iletişime geçmeyen öğretmenler ve idareciler var.  
Ama yaz tatiline rağmen Milli Eğitimin programı dışında gönüllülük temelinde öğrencileri ile iletişime geçip tatil kitapları alan örnek öğretmenler de var.
Evet, gerçekten zor bir süreçten geçiyoruz.
Bu süreçte yaşamımız her yönü ile ciddi manada etkilenmekte, sağlığımız tehlike altındadır.
Bu yaşanan krizi hep birlikte en az hasarla geçirmek zorundayız.
Salgının süreci tam olarak bilinmemekle birlikte 2 yıl sürebileceğine dair görüşler ağırlıkta.
Ne yapıp edip koronavirüs ile yaşamayı öğrenmemiz gerekir.
Öncelikle sağlığımız ve geleceğimiz için tedbirleri elden bırakmayıp, kurallara sıkı sıkıya uymamız gerekir.
Her alanda dayanışma, işbirliği ve yardımlaşmayı sürdürmemiz gerekir.
Eğitim noktasında; evlerde uzakta öğretim devam ettiği sürece birer öğretici, öğretmen rolüne girip öğrencilere zaman ayırmalıdır.
Evlerinde interneti olmayanlara internet ve tablet desteğinde bulunulmalıdır.
Öğretmenler her zamandan daha çok gayret etmeli, öğrencilerle telefonla veya mümkünse birebir yüz yüze görüşmeler yapıp onları moral ve motivasyon açısından desteklemeleri gerekir.
Ders programları ve eğitim müfredatı uzaktan eğitime uygun olmalıdır.
Uzaktan eğitimde öğrencileri eğlendirecek, özendirecek yarışma ve programlar hazırlanmalıdır.
Milli Eğitim, bu sürecin sağlıklı işleyip işlemediği ile denetim mekanizmasını devreye koymalıdır.
Uzaktan eğitim noktasında başarılı olanlar ödüllendirilmeli, görevlerini en iyi şekilde yapmayanlar uyarılmalıdır.
Bu sıkıntılı sürecin öğrenciler ve geleceğimiz açısından heba olmaması için herkes var gücü ile imkânlarını seferber etmelidir.
Çocuklarımızın sağlığını elbette tehlikeye atmamalıyız eyvallah.
Ancak çocuklarımızın eğitim ve sosyalleşme ile ilgili ihtiyaçlarını da en iyi şekilde sağlamalıyız.
Çünkü koronavirüs tehlikesinden yaşantıları en fazla etkilenen ve mağdur olanlar, ne yazık ki gençler ve çocuklar oldu.
Bu gerçeklikten yola çıkarak hem eğitim hem de sosyal yaşamları için gerekli olan desteği gençlere ve çocuklara vermek, son derece önemli bir görevdir.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?