ALACAK-VERECEK KAVGALARI

19-02-2018

Bu güne kadar birçok mağduriyet yaşandı,
Toplumsal barış zedelendi,
Birçok kişi, yaşamından oldu,
Bir o kadarı sakat kaldı,
On misli de belki cezaevine düştü.
Ama yine de alacak-verecek kavgalarının ardı arkası kesilmedi. 
Yaşanan curcunalara, kavgalara bakıldığında sanırsın ki herkes, herkesten alacaklı.
Gün geçmiyor ki alacak-verecek meselesinden birileri kavga etmesin şehrimizde.
Silahlar patlıyor, kesici aletlerle taraflar, birbirlerine saldırıyor.
Bir anda ortalık, savaş alanına dönüyor. 
Kavga ve sonrasında yaşanan mağduriyetler sorunu çözmese de, alacak-verecek meselelerini şiddet yolu ile çözmeyi tercih ediyor insanlar.
Ancak genelde çözüm sandıkları bu yöntem, hep çözümsüzlüğe yol açıyor.
Kavga sonrasında bu kez zayiat vermeyen taraf, diğer tarafla barışmak için her yolu deniyor.
Oysa alacak- verecek meselesinde taraflar, biraz aklıselim ve vicdanlı davransalar sorun, kavga ve çatışmaya gerek kalmadan çözülebilir.
Ancak genelde “vay sen misin paramı vermeyen” diyerek başlayan meydan okumalarla çözüm yoluna başvuruluyor. 
Bu ilkel yöntem sonucunda birçok kişinin hayatı kararıyor ne yazık ki.
Ama insanlar, bile bile acı yöntemlerde ısrar ediyor. 
Diğer bir yanlış da kolluk kuvvetlerinin ve adli mercilerin meseleye yaklaşımında…
Kavganın tarafları karakola veya adliyeye düşünce “kavga nedenleri sorulunca saldırıyı gerçekleştiren taraf “alacağım vardı vermedi, başka çarem yoktu” türünde mazeretler bulunuyor.
İfadeyi alan Hâkimler, Savcılar, güvenlik görevlileri de kâtiplere “yaz oğlum, alacak-verecek kavgası” diyerek olayı basit bir meseleymiş gibi görürler. 
Asılında madalyonun bir de diğer yüzü var.
Madalyonun o yüzüne bakılmış olunsaydı eminim ki şimdiye kadar bu meseleler yüzünden bu kadar çok kişinin canı da yanmazdı zaten.  
İşin gerçeği alacak- verecek denen meselelerin çoğu, vadeli verilen yani faizle tefecilerin kişiyi borçlandırmasından kaynaklanmaktadır.
Malumunuz tefecilik hem yasalarda hem de dinen yasaktır.
Bu birincisi.
İkincisi ise alacak-verecek meselesi ile karakolluk olanların aralarında bir para söz konusu olduğuna göre, bir ticaret gerçekleşmiştir.
Bu ticaretin ne olduğu, tarafların yasalara göre belgelenmesi gerekmez mi peki?
Belgeleyemiyorlarsa, alacak-verecek dedikleri para, kayıt dışı bir paradır demek ki.
Yani anlayacağınız kişiler, karakola alacak-verecek meselesinden dolayı her düştüklerinde bir de şu “aranızdaki para nereden geldi” diye hesap sorulsa, paranın belgesi, kaynağı araştırılmış olunsaydı eminim ki bu meseleden kaynaklı kavgaların önüne geçilirdi.
Ama ne yazık ki alacak-verecek meselesi hep “kişiler arasında anlaşmazlık” şeklinde bir yaklaşımla basit bir şekilde değerlendirildi.
Bu nedenle birçok kişi hayatından oldu, birçok kişinin de hayatı karardı.
Temennim hiç kimsenin hiçbir şekilde şiddete başvurmadan sorunlarını medeni şekilde çözmesidir, çözemiyorlarsa da kavga ve çatışma yerine yasal yollarla haklarını aramalarıdır. 
Medenice değil de kabaca meseleyi çözmeye çalışanlara kolluk kuvvetleri ve yargı mercileri de kavgaya sebebiyet veren paranın hesabını kuruşu kuruşuna sormaları gerekir.  
Bakalım o zaman alacak-verecek meselesinden bu denli tantana oluyor mu? 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?