AŞİRET BARBARLIĞI

22-07-2014

Bölgemiz, ağalık ve aşiretlerden kısacası feodalizmin etkisinden kurtulmuş diye seviniyorduk.

Ancak Hakkâri’de yaşanan aşiret kavgasında yanıldığımızı anladık.

İki aşiret arasında eşi benzeri görülmemiş bir çatışma yaşandı, Hakkâri caddelerinde yağmalamalar, bu olaylar sırasında ölenler ve yaralananlar oldu.

Öfke o kadar büyüktü ki çatışmanın tarafı olmayanlar, çocuklar ve kadınlar da zarar gördü.

İş yerlerinin camları kırıldı, araçlar zarar gördü. Şiddet, sınır tanımadan bir anda tüm kente yayıldı.

Aşiret hükümdarlığı ve barbarlığının en ilkel görüntüleri çıktı ortaya.

Yaşanan olaylarda aşiret bireylerinin öfkesi, kini nefreti, hiddeti, şiddeti o kadar büyüktü ki, sanırsın bunların husumetinin geçmişi yüzyılları buldu ve daha önce karşılıklı olarak yüzlerce kişiyi öldürmüşlerdi.

Oysa kavganın nedeni iki aşiret gençleri arasında yaşanan bir tartışma ve yumruklaşmaya varan basit bir hadiseydi.

İlk tartışmadan sonra öfkenin hakim olmasıyla kavgaya karışanlar, insanlığını, bu Ramazanda Müslümanlığını ve Kürtlüğünü unuttular.  

Olayları bastırmakta güçlük çeken devlet, sokağa çıkma yasağı ilan etti.

BDP, HDP ardı ardına her zamanki gibi en kolaycı söylem ile “bu bir provokasyondur”  söylemi ile insanları yatıştırmaya çalıştı.

Bizce halkın sokağa çıkmasını yasaklayacak büyüklükteki olaya bu kadar basit yaklaşmamak lazım.  

30 yıldır rahat yüzü görmeyen, her gün sokaklarda güvenlik güçleri ile sırt sırta çatışan gençlerin bu kez birbirleri ile çatışmaları, derinlemesine araştırılması gereken bir konudur. 

Ve herkes bu süreçten memnun görünüyor ve destekliyorken, özerklik ve halk meclislerinin tartışıldığı bir dönemde bu olaylar yaşanıyorsa, başta BDP ve HDP siyasi geleneği, belediye eş başkanları, 3 HDP’li milletvekili, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri nasıl oluyor da günlerce süren bir gerginliğin ardından patlak veren bir çatışmayı önleyemediler. Asıl bunun sorgulanması gerekir.

Kaldı ki eğer Kürtlerin siyasallaştığı ve kimlik bilincine vardığı bir şehir varsa burası da Hakkâri’dir

Bir gün rahat yüzü görmeyen Hakkârililer bir yıldır “çözüm sürecinin” başlaması ile çatışma ortamından kurtulmuştular.

30 yıl aradan sonra ilk kez rahat bir nefes alabilmişken, kardeş kavgasında birbirlerine zarar vermeleri, kentin tümüne kara bir leke düşürmelerini birkaç farklı açıdan değerlendirmek gerekir.

Neredeyse bütün Hakkâri birleşip güvenlik güçleri ile çatıştığı günler yaşandı geçmişte.

Ama her zaman devlet olaylar karşısında yetersiz kaldığından “sokağa çıkma yasağını” ilan etmedi.

Ayrıca ölümle sonuçlanan ev baskının yaşandığı bölgedeki mobese kamerasının bozuk olduğu belirtildi  

Diğer bir açıdan olaya bakıldığında ise Hakkâri’de her alanda söz sahibi olan HDP ve BDP siyasi gücü, nasıl oluyor da günlerce süren bir gerginliği ağır tahribatlara yol açmadan önleyemiyor.

Hakkâri olayında aşiretlerin tutumu ve yaptıkları, af edilecek türden olmamakla beraber devlet ve yerelde iktidar olan BDP- HDP de bu olayın bu boyuta gelmesinde sorumludur.

Bir gerçek daha vardır ki oda “30 yıllık çatışma ortamının” en basit bir sorun için silaha, taşa ve her türlü şiddet yöntemine başvurması refleksini geliştirmesidir. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?