BARIŞA KANLI PUSU!

11-10-2015

BARIŞA KANLI PUSU!

Matemli, hüzünlü, kederli iken yazdığım ilkyazı değil bu elbette.

Ancak hiçbir zaman bu kadar yüreği paramparça olmuş, barış ve kardeşliğe dair umutları bu kadar zayıflamış hissetmemiştim kendimi.

Kendi ülkesinde kendini güvende hissetmemek kadar zor bir durum yoktur.

Yüreğim yangın yeri sanki.

Ankara’da yaşanan Türkiye tarihinin en kanlı bombalı saldırısı hepimizi kedere boğdu. 

Yaşanan kardeş çatışması karşısında körleşen, sağırlaşan ve vicdanları körelenlere sesini duyurmak ve inadına barış ve kardeşlik demek için Ankara’nın yolunu tutanlara, kalleşler Cumartesi günü kanlı bir pusu kurdu.

100’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi, 300’ün üzerinde kişi de yaralandı.

Türkiye’nin başkenti ve kalbi Cumartesi günü kan gölüne dönünce bin kilometre ötede de olsam dört bir tarafıma o kalleş bomba parçaları saplandı.

Her tarafım kanarken ve kederden adeta zor soluklanırken düşüncelerimi yazıya dönüştürmekte zorlanıyorum.

Oysa yazmaktan ziyade, durmadan Ankara’ya kadar koşup o bedenleri paramparça olmuş emekçi, sivil ve masum insanların yanında olmak istiyorum.    

Çok söz söylemekten ziyade yüzlerce kişinin uğruna canını verdikleri barış için bir şeyler yapmak düşer bize.

Olayda yaşamlarını yitirenlerin barıştaki ısrarının yanına bu saldırının sadece gerçekleştirilenleri değil, yardım yataklık yapandan tutun, göz yuman ve en son planlayıcısına kadar hepsinin ortaya çıkarılması için ne gerekirse yapmalıyız.

Bu saldırının acımızı ve kederimizi kat ve kat arttırmasına neden olan, tıpkı Diyarbakır ve Suruç’taki kalleş saldırıların ardındaki yaklaşımım ve söylemlerdir.

Oysa Diyarbakır ve Suruç olaylarını devleti yönetenler kendi otoritesine ve vatandaşına yapılmış bir katliam provası olarak kabul etmiş olsaydı belki Ankara’da bu kanlı plan devreye alınmazdı.

Diyarbakır ve Suruç olayları basitleştirilip her iki olayda suç bir IŞİD‘liye yığılarak olay, sözde aydınlatıldı.

Oysa böylesi büyük eylemlerin, tek kişinin elini kolunu sallayarak yapabileceği eylemler olmadığını herkes çok iyi biliyor.

IŞİD o katliamları iktidar partisi yandaşlarına yapmış olsaydı, olaydan hemen sonra güvenlik güçleri, misli ile hesabını sorma anlayışı ile harekete geçirilmez miydi?

Türkiye içerisindeki bilinen (!) bütün bağlantıları gözaltına alınmaz mıydı?

Diyelim ki Türkiye’de bağlantıları tespit edilmedi, aynı gün ve saatte en az Türkiye sınırındaki kamplar ve mevziler yerle bir edilmez miydi?

Yoksa bu ülkede devletin kişiyi önemsemesi için iktidar yanlısı veya üniformalı mı olmak gerekir?

Öyle olunca mı bir terör saldırısında kıymetlenip şehit sayılıyor kendi devletinde yurttaşlar?

Muhalif ve üniformasız olunca insan canının bir önemi yok mu yani?

Kafamı kurcalayan onlarca soruyu daha bu şekilde sıralayabilirim.

İşte insan bu varsayımlar üzerinde düşününce daha çok umutsuz duruma düşüyor.

Ankara’da yapılan katliam, bu ülkede kaos ortamı yaratmaya ve ayrıştırmaya hizmet eder.

Katliamlarla barışseverleri susturmak isteyenler yanılıyorlar.

Katliam tüm Türkiye’de olduğu gibi Batman’da da büyük tepki topladı.

Kanlı olayın yaşanmasının hemen ardından aralarında HDP Milletvekillerinin de bulunduğu gurup, Çömçe Kavşağı’nda bir araya geldi, basın açıklaması yaparak olayı kınadı.

Ardından da Atatürk Parkına kadar yürümek istediler. 

Topluluk, polisin çok sert müdahalesi ile karşılaştı. TOMA’lardan tazyikli ve bol biber gazlı su ile müdahalede bulunuldu.  

Ülkemize her açıdan büyük zararlar veren bu menfur katliamı kınama eylemine yönelik protesto hakkını bir yürüyüşle ortaya koymaya çalışan sivil insanlara izin verilmemesi ve müdahale edilerek yürüyüşçülerin bir kısmının gözaltına alınmasına anlam vermek zordur. 

Oysa yapılmak istenen, son derece demokratik bir haktı.

Bu hakkı kullandırmamak, toplumu germekten başka bir şey değildir.

Taraflar, gerilimi düşürmekten ziyade gerilimi düşürecek çabayı sarf etmelidir.

Ülkemiz tarihinin en büyük acısını yaşadığımız bu günlerde acımızı ancak birbirimizi anlamakla hafifletebiliriz.

Bir daha böylesi olayların yaşanmaması için nereye ve kimlere dayanırsa dayansın bu menfur olayın bütün ayrıntıları ile çözülmesi gerekir.

Allah’tan isteğimiz bu tür acıları bir daha yaşamamamızdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?