BARIŞIN REÇETESİ

16-12-2015

Bu gün ne yazayım diye epey düşündüm.

Daha doğrusu ne yazacağımdan ziyade yazıp yazmama konusunda bir karamsarlık kapladı içimi.

Aslında ben bu ruh halini bir kez daha yaşamıştım gazetecilik mesleğinde.

Yine mevsim kıştı.

Bundan tam 21 yıl önceydi.

Hiç unutmuyorum 1994 Şubat’ıydı.

Otuz yıllık çatışmalı dönemin en şiddetli sürecinden geçiyorduk.

Faili meçhul cinayetlerin yeni yeni başladığı dönemdi.

Batman’ın bir yerel gazetesine yazılar yazıyordum.

O dönemde yaşananlara aklım bir türlü ermiyordu.

Kimin kimi ve ne için öldürdüğü belli değildi çünkü.

Güpe gündüz gözlerimizin önünde insanlar öldürülüyordu.

Cenazeler kaldırılıyordu ardı ardına.

Ölümlerden duyduğum acılardan dolayı hüzne, kedere, acılara teslim olmuştum çaresizce.

Ve yine o dönemde yazıp yazmama arasında bocalamış ve uzun süre yazılarıma ara verme kararı vermiştim.

Çünkü ne sözün ne yazı yazmanın bir değeri kalmadığına inanmıştım.

Aslında keder ve karamsarlıktan bitap düştüğüm için yüreğim elim artık yazı yazmak için kalem tutmuyordu.

Birileri o zaman içine girdiğim ruh hali ile dalga geçiyordu.

Korkak ve duygusaldır” diyordular.

Evet duygusalım, çünkü henüz yüreğim taşlaşmamış.

Ve şayet duygusallık zayıflıksa ve ne uğruna olursa olsun şiddeti ve insanların öldürülmesini kabullenemiyorsa evet ben duygusalım.

Ve itiraf ediyorum bu kirli savaşta herkesin de ölümüne üzülüyorum ve hatta ağlıyorum.

Bu ara bu ruh halini yoğun bir şekilde yine yaşıyorum. .

Kızgın, kırgın ve umutsuzluk esir almış adeta ruhumu.

En büyük hendekler barikatlar, yüreğimde açılmış sanki

Ağır makineli silahlar, tanklar, panzerlerin namlularından çıkan mermiler bedenimi parçalıyor.

Her mayınlı tuzakta ben paramparça oluyorum

Acının yanında dağlar kadar öfke’de yer edinmiş yüreğimde.

Neredeyse zar zor nefes alıyorum.

Yüküm hiçbir zaman bu kadar ağırlaşmamıştı.

Acıyı hiçbir dönem bu denli yakıcı ve yıkıcı his etmemiştim bedenimde.

Hiç dinmeyecek ve azalmayacak gibi.

1990’lı yıllarda aynı durumu yaşadığımdan acının merhemi ve ilacını biliyorum aslında!

O da “barıştır, barış…..”

Çocukların yetim kalmamasıdır.

Anaların gözyaşının dinmesidir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?