BU BİR MAHALLİ SEÇİMDİR

29-03-2019

Memleketten biri, birkaç yıl önce Avrupa’da bir ülkeye sığınmacı olur.

Geçici olarak mülteci kampına alınır, o arada kaldığı ülkede seçim yapılır.

Seçimlerde tek başına hiçbir siyasi parti iktidar olmayı başaramaz.

Mecliste sandalye sahibi olanlar da koalisyon hükümeti için uzlaşmayınca bir daha seçime gidilmesi kararı verilir.

Yasalara göre de seçim süreci en az bir seneyi buluyormuş.

Mülteci hemşerimiz, oluşan hükümet belirsizliğinden dolayı kaygılanır ve “nereye gitsem işlerim ters gidiyor” diye içerlenir.

Uzun yıllar o ülkede yaşayan bir arkadaşı onu teselli edip “kaygılanma, 3 sene süresince seçim yapılmazsa ve iktidar partisi olmazsa da bu ülkede hiçbir yasal aksama, ekonomik ve siyasi belirsizlik yaşanmaz” diye teselli eder.

Bizim ülkede ise tam tersi bir durum söz konusu.

Bırakın genel seçimi, siyasilerin önümüzdeki yerel seçim ile ilgili söylemi bile insanı büyük bir umutsuzluğa itiyor.

Sanırsınız bu seçim, yerel yönetim temsilcilerini belirleme seçimi değil de ülke yönetiminin her açıdan geleceğini ilgilendiren ve tepeden tırnağa bütün sistemi sil baştan yenileyecek bir seçimdir.

Oysa gerçek bu değil ama oluşturulan algı ne yazık ki tam da budur.

Yerel sorunların çözümünden başka her şeyi konuşuyor siyasiler.

Bazı belediye başkan adaylarının açıkladıkları projeleri ise siyasilerin söylemlerinin gölgesinde kayboluyor.

Demokratik bir yarıştan ziyade yüksek dozajda gerilim ve karşılıklı ağır ithamlar havada uçuyor.

Zoraki ve ahlaki olmayan ittifakların, ideoloji ve ilkelerin unutulduğu bir ortamda söylenen sözler karşısında vatandaşın kafası hepten karışıyor.

Sırf bu yüzden belki bu seçim, tarihin en az katılımlı seçimi olabilir.

Her seçimde izlenen yol hep aynı. Sadece ve sadece gerilim yaratmak…

Seçim sonuçları ile ilgili hayal bile edilmesi zor olan alakasız ve manasız anlamlar yüklenerek sözde oy devşirilmek isteniliyor.

Hep iktidar partisi hem de muhalefetin bir mahalli seçimi bu kadar genelleştirip Türkiye’nin geleceğine ipotek olarak göstermesi doğru değildir.

Bana sorarsanız mesele, Türkiye’nin geleceğinden ziyade, siyasi parti liderlerinin kendi geleceği ve koltuk dertleridir.

Bakın hiç biri, “şayet benim partim genel anlamda oy kaybı yaşarsa koltuğu bırakacağım” demiyor.

İttifakların bir nedeni de aldıkları oy oranının tam olarak ne kadar olduğunun anlaşılmamasıdır.

31 Mart tarihinde yapılacak Yerel Seçimde, il, ilçelere ve beldelerde sadece Belediye Başkanları Meclis Üyeleri ve Muhtarlar seçilecek.

Bu seçimin adı mahalli idareler seçimidir.

Sıradan bir yerel seçim olarak görülmelidir, bir seçimden daha ötesi değildir.

Seçmenlerin şunu çok iyi bilmeleri gerekir;

Siyasilerin derdi de sadece daha çok belediye kazanmak veya ellerinde bulundurdukları belediyeleri korumaktır.

Her ne sebeple olursa olsun siyasilerin 31 Mart Seçimlerine başka anlamlar yüklemeleri doğru değildir.

Hele hele seçim için geri sayımın başladığı bu saatten itibaren halkın iradesine etki edecek söylemlerden kaçınmak gerekir. 

Çünkü geçmişte de gördük, bu yola başvuranlar için bu yöntem hep ters tepti.

Seçimlerden ne tür sonuç çıkarsa çıksın bence halkın hür iradesi ile verdiği karara saygı göstermek gerekir.

Aksi bir durum, halkın demokrasiye olan güvenini büyük ölçüde zedeler.

Bu duygu ve düşüncelerle seçimlerin demokrasi ve huzura katkı, ülkemiz ile şehrimiz için hayırlı olmasını dilerim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?