ÇAKIŞAK MI?

10-09-2017

PTT santrallerine görüşmek istediğiniz numarayı bildirip numara bağlandıktan size dönülüp görüştürüldüğünüz dönemlerden, şimdi hepimizin cebinde birer görüntülü telefon cihazı taşıdığımız günlere, iki ucu da gören ve yaşayan bir neslin ferdi olarak daha ne kadar geniş uçlu bir gelişime tanıklık edeceğimizi bilemiyorum.

74 doğumlu biri olarak en fazla seksenli yıllarını hatırladığım ve yaşadığım Batman’da, ne zaman kendi kuşağımın gençleriyle bir araya gelsek muhakkak bahsi geçen ve gülümseyerek anıp hatırladığımız çocukluğumuz en değerli anları saydığımız ve her birimizin muhakkak çocuklarımıza da aynı anları ve duyguları yaşatacağım deyip birçoğumuzun buna zaman bulamadığı ya da cesaret edemediği oyunlar eğlenceler vardır.

O zamanlar pahalı olan ya da bize pahalı gelen gazozların azlığı kapakları da sınırlı miktarda tutuyor ve her mahallede neredeyse çocukların hepsi, topladığı gazoz kapaklarını taşlarla ezerek düzleştiriyordu.

Gazoz kapakları, çocuk pazarında geçer akçesi yüksek, neredeyse parasal bir değere dönüşüyordu.

Babalarımızın neden bunlarla uğraşıyorsun deyip kızdığı ve bunun için poşet poşet gizli bir define gibi toprağa gömdüğümüz ya da duvar deliklerine zulaladığımız gazoz kapakları. Gazoz kapakları gibi geçer akçe olan ve artık hepten görünmez olan kibritlerin ön ve arka yüzlerinden kesilmiş kağıtlar. O da olmadı yine o zamanların pahalı ve değerli çocuk eğlencelerinden sakızlar ve içinden çıkan kağıtlar.

Sakızlar ama en çok da tipitip, kutusunda sıra sıra dizili haliyle her birimizin ilk ticaret deneyiminin sembolü. Biriktirdiğimiz üç beş kuruş harçlığımızla ya da babamızın sermaye ortaklığıyla toptancıdan aldığımız sokak sokak gezip satmaya çalıştığımız bazen de çakıştırıp, çakıştığımız tipitip sakızlar.

Çakışıp (iki kişi arasında oynanan ve alınan sakızların içinden çıkan kağıtların üstündeki numaraların yarıştırıldığı ve kazananın iki sakızı almaya hak kazandığı, kaybedenin ise iki sakızın ücretini ödemekle cezalandırıldığı kumarın en küçük şekli) kazandığımız her sakızı ağzımıza atıp ağız dolusu çiğnerken paketteki sakızları satıp bitirmenin keyfi bir başka oluyordu.

Tipitip sakızları bir çoğumuzun içerisinde kumar deneyimi barındıran ilk ticari girişimiydi.

İlk deneyim peşinden ya da bazen beraberinde çekirdek ticaretini de getiriyordu.

O zamanların meşhur çekirdek markası yine çocukluğumuzun yitik markalarından biri Lebsan çekirdekleri.

Toptancıdan alınan bir koli çekirdek, şimdi hatırlamıyorum kaç paket çekirdek içerdiğini ama satıp satıp sermayeyi çıkardıktan sonra, kalanı akşam evde aile fertleriyle, kazandığımızı siyah beyaz televizyon karşısında izlenen bir Cüney Tarkın filmi eşliğinde çıtlattığımız bol tuzlu kırmızı paketli Lebsan çekirdekleri.

O zamanlar okulun kapı önlerinde satılan nohut ekmeğin lezzetini unutanınız var mı? Ortasından yarılmış yarım bir ekmeğin içine doldurulan kaynatılmış nohut ve üstüne serpiştirilen tuz ve kırmızıbiber karışımı.

Yemeyen ve yiyip de tadını unutabilen var mı?

Bugün Batman’da ticareti üst seviyelere kadar çıkaran ve tekstil mağazalarıyla bir marka olan Şakiro’nun ilk ticari deneyimi değil miydi o nohut ekmek?

Hastane çöplüklerinde arayıp bulduğumuz iki parça serum lastiğiyle yaptığımız şimdi adına sapan denen çatal lastikler de yok artık. Ya da inşaat tellerine bağlanan para lastikleriyle yapılan diğer çatal lastik şekli?

İki parça tahtanın altına bağladığımız rulmanlarla yaptığımız, bilyeli arabaların üstünde hızla gidip yerlerde tepe taklak olup süründüğümüz halin acısı ve keyfini aynı anda yaşadığınız çocukluğunuzdan geriye ne kaldı?

Ne kaldı çocukluğunuzdan geriye çocuklarınıza bırakabileceğiniz.

Hangimiz, evde artık çöp olmuş oyuncak ve dergilerini toplayıp içine değerli bir iki parça koyarak çekiliş yapmadı ki?

Hangimiz şokul yemedi, akasya çiçekleriyle mideyi bozmadı?

Peki hangimizin çocuğu, biliyor, tanıyor, yaşıyor o çocukluğumuzu.

Belki bir ara tablet ve telefonlardan başlarını kaldırıp size baktırıp dinletebilseniz anlatırsınız onlara, daha fazlasını yapmaya, geçmişinizi çocuklarınızla paylaşmaya ve yaşamaya var mısınız?

Ne dersiniz?

Çakışak mı?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?