CANLI YAYININ CANSIZLARI

30-05-2019

 

"Dünyayı saran uçsuz bucaksız sefalet ve adaletsizliğin fotoğrafik kataloğu herkesi gaddarlıkla tanıştırdı, dehşet verici olanı sıradan bir şey haline getirdi Endüstrileşmiş toplumlar vatandaşlarını görüntü bağımlılarına çevirirler; zihinsel kirlenmenin en karşı konulmaz biçimidir bu.”

Dünyaca ünlü fotoğraf eleştirmeni Susan Sontag’dan bu sözleri okuduğumda.

Instagram, Facebook, Twitter ve benzerlerinin yarattığı sosyal yapının ne denli derin bir kirlilik olduğunu anladım.

Sefalet ve adaletsizliğin fotoğrafik kataloğu herkesi gaddarlıkla tanıştırdı. Diyor sadece fotoğrafik olsa sadece kataloglarla sınırlı kalsa yine iyi.

Nerdeyse her ferdin elinde terleyen cihazlarla 24 saat dikizlediğimiz görüntüler, kimimizi pis birer röntgenciye, kimimizi fısıltıların efendisi dedikoduculara, kimimizi de teşhirciye çevirdi.

Dehşet verici olanı, kanı, savaşı, cinayeti, tecavüzü, sapkınlığı sıradan bir şeye dönüştürmek için, fotoğraf makinaları bir yana kameralar habire görüntü depolayıp durdu.

Herbirimizi antisoysal birer psikopata çeviren sosyal ağlar da o görüntüleri bize pazarlayıp durdu. Onlar pazarladı dehşet olan etkisini azalttı, etkisini azaltan daha fazla etki için daha fazlasını koydu önümüze daha da vahşileşti.

Aşılandık, bağışıklık sistemimiz gelişti, bütün o önümüze konan vahşete tepki veremez olduk.

Biz tepki vermedikçe onlar daha da zıvanadan çıktılar.

Cinayet görüntüleri yetmez oldu, işkence, tecavüz yetmez oldu.

O an olduğunu bilmeliydik, tanık olmalıydık ve belki orada olmalıydık.

Biz isteriz de geri dururlar mı onu da oldurdular. Sosyal ağların her biri birbiriyle yarışıp hemen canlı yayın bölümleri açtılar. Peşinden haberleri döküldü:

Canlı yayında intihar.

Canlı yayında soyundu.

Canlı yayında tecavüz.

Canlı yayında cinayet.

Oysa o vahşete hepimiz daha evvelinden canımızı teslim etmiş cansız ve ruhsuz birer varlığa dönmüştük.

Belki can arayışıydı biraz da. Kaybettiğimiz canı ve ruhu aramaktı. Onca fotoğraf ve görüntüyle tanığı olduğumuz gaddarlıklar ve dökülen onca kan, ne can bırakmıştı ne de ruh.

Zihinlerimiz kirlendi bir kere hepsinden temizlenmek mümkün mü? Temizlensek korunabilmek mümkün mü?

Bilmiyorum.

Ama eskiden görmek için bakmak gerek dedikleri ters yüz oldu. Görebilmek için yüz çevirmek gerek. Duyabilmek için kulakları tıkamak gerektiği gibi. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?