DEĞİŞMEDİ DEĞİŞMEYECEK

15-07-2020

Aslında değişen bir şey yok. 

Geliştik, ilerledik, çağ atladık vs. hepsi hikâye. 

Uzunca bir süredir okumayı ertelediğim ve daha evvelinde okumaya yeltenip de betimlemelerle beni bayan tarzına henüz ısınamadığım Yaşar Kemal’in bir eserini, İnce Memed kitabını ki iyi bir okuyucuysanız bilirsiniz ve hatta okumuşsunuzdur, hatırlatmak istedim. 

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Çukurova bölgesinde halkın ağalığa, sömürüye, zulme direnişini konu edinen İnce Memed kitabını okurken fark ettim ki aslında değişen bir şey yok.
Oyun aynı, oyuncular aynı, değişen sadece isimler unvanlar. 

Abdi Ağa, Ali Safa Bey, Topal Ali, Hatçe, Iraz, Recep Çavuş, Arif Saim Bey, Murtaza Ağa, Kertiş Ali, hala yaşıyor hala aramızda ama bir İnce Memed yok. 

Ve her yer Çukurova düzen aynı. 

Ağalık düzeni değişti sanıyoruz ya değişmedi. 

Kitaptaki ifadesiyle don değiştirdi. Ya da dümdüz ifadesiyle siyasete büründü. 

Halk da aynı.

Öyle, halk bilinçlendi, aydınlandı falan martaval okumaya lüzum yok. 

Baskıya maruz kalan, zulme mecbur bırakılan, üç beş kötü seçenek arasında tercihe zorlanan bir halk yine.

Kitapta her bir ağanın, köylülerin üstünde zulmünü, baskıcı düzenini sürdürebilmek için kendine uşak tuttuğu bin eşkıya da var ama bir İnce Memed yok.

Dayanacak takati kalmayınca İnce Memed’e sığınan, İnce Memed vuruldu dendiğinde her yeri bayram yerine çeviren halk. 

Düşenin, düşürülenin üstünde tepinen bir halk.

Ve az ses çıkarıp da ne oluyor diyenin tepesinde kamçı şaklatan atının ayakları altında ezdiren ağalar. Bütün suçlarını vurup İnce’nin sırtına günahlarından azade olan, günah keçisi hesabına İnce’ye tutunan ağalar. 

Ama bilmezler tabi vurdukları İnce Memed değil, Kel Osman’dır. 

Bildiklerinde de bilmezden gelip halkın onları kandırdığını iddia eden ağalar.

Halksa korkak, sinmiş yıkıp değiştirmeye gücü varken eğilip bükülmeyi tercih eden, yıkacakları her şeyin altında en çok kendilerinin kalacağını düşünen, onun için zulüm düzenini en çok devam ettiren ve hatta koruyup kollayan halk.

Sefaleti kanaatkarlık, cehaleti itikatlık sanan bir halk. 

Kendisine reva görüleni kader sanıp kederde taht kurmuş bir halk. 

Dedim ya değişen bir şey yok, ağalar don değiştirdi ama halk bir adım değişmedi. 

Ağalar gitti siyasetçiler geldi. Abdi Ağa gitti yöneticiler geldi. 

Irgatlar gitti İşçiler geldi. 

Eşkiyalar gitti patronlar, gazeteciler geldi. 

At dediklerini işten atan patronlar vur dediklerini vuran gazeteciler. 

Her biri bir ağanın hizmetkârı, her biri bir başkanın, yöneticinin uşağı. 

Çakırdikenine bulanmış ayaklarımız. 

Ne bir yakıp kurtaran var ne de ah deyip zarılanan.

Daha bitirmedim kitabı, belki bitirmeye kıyamıyorum, sonunda olacaklardan korkuyorum. Olacaklarla yüzleşmeye cesaretim yok belki. 

Ne de olsa bu halkın bir ferdi de benim. Ama biliyorum bitmedi bitmeyecek. 

Dört cilt kitap ama devam ediyor hepsi.          

Ateşi elinde çakırdikenini, bu düzeni tutuşturmak varken elinin yanmasına alışanım.  

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?