DİLSİZ NAĞME

24-04-2015

Her mevsim hazinesinden insanlığa güzellikler sunmak adına rahmani birer sandıktır.

Hele bir bahar mevsimi vardır ki rahmete gebe nisan ayını barındırır içinde. Bu ayda sağanak sağanak yeryüzüne inen her damla yağmur, toprağın bağrına bereket sunar.

Ve öyle bir Yağmur var ki. Yıl 571: 20 Nisan tarihinde kurak çöllerden tutun, dünyanın her yerine sirayet etmiştir. Kuruyan sadece topraklar değildi elbette. Gözyaşı ile ıslanan toprağa diri diri kız çocuklarını gömen, vicdanı kurumuş insanlardı. Bir Yağmur indi ki semadan alemlere rahmet gönderdi Yaradan.

Ey Faran Dağları’ndan zühur eden Nur.

Gelişin yetimlere büyük sürur

Dayıya gitmeler son buldu sen’inle

Hediyesin analara ebedi huzur

Efendim, Ümmü Mektum gibi görmeden sevdalıyım sana. Onun gözleri görmüyordu benimse yüreğim.

Ne zaman ki ismin geçse kulaklarımın sınırlarından gözlerimin ayarı bozulur, dayanamam ağlarım. Layık olmasam da adını anmaya sensiz de yaşamak zor geliyor bana.

Hz. Yasir’in, Hz. Sümeyye’nin, Hz. Zinnire’nin sana olan aşkından bayılana kadar dövüldüğünü duyduğumda kendimden utandım. Nasıl bir iman sadakati bu? Sonra seni düşünüyorum “Canlar feda olsun Canına !’’ diyorum defalarca.

Küçük yaşta yetim ve öksüzlüğün yükü altında, ne kadar da yanmıştır canın. Şimdi nerede bir yetim görsem aklıma sen düşersin ve o an canımı çıkarıp avucuna koysam az gelecekmiş gibi geliyor bana.

Efendim, benim adım da İsmail. Ben de senin yoluna kurban olayım. Kurban olmaktan kurtarmak için hiçbir şey göndermesin Rabbim. Biliyorum buna bile layık değilim. Bari Medine’nde kızgın güneşin altında, kavrulan bir kum tanesi olayım. Belki hasret rüzgarları, savurur beni sana doğru ve gülleri bayıltan kokunu işlerim, ciğerimin en derin köşesine. Bu bile çok bana, mutlu olmama.

Sultanım bu yıl bir gece rüyamda görmüştüm seni. Sırtın dönüktü bana. Saçların hafif dalgalı ve simsiyahtı. Gül cemalini göremedim ama yüzünün dönük olduğu taraf apaydınlıktı. Sanki bana kızıyordun. “Neden böyle yapmadın da şöyle yaptın?” diyordun. Ne yaptığımı ve hatamı aradım desem, hatasız yanlışsız anım olmuyor ki. Nefsimin hevasına kapılmış savruluyorum. Tamam bu tövbe, bir daha yapmayacağım dediğim hataya, bir daha düşüyorum. Ne bu dünyada ne de ahrette, sana bakacak yüzüm kalmadı. Bin pişmanım yaptığım hatalardan yanlışlardan. Ey Efendim biliyorum ki sen düşmüşlere sorgusuzca el uzatacak merhametli ve şefkatlisin. Tutuversen ellerimden, çekip çıkarsan beni bu günahlar dehlizinden! Bunu dahi isteyecek yüzüm kalmadı. Biçareyim, bedermanım. Affet beni ey Habibim! Ne olur affet!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?