GERGİN BİR GÜNÜN ARDINDAN

13-12-2015

Cumartesi günü kepenklerin kapalı olacağı, kontak kapatma ve yürüyüş eylemi yapılacağı haberi, günler öncesinden fısıltı gazetesi yolu ile duyuruldu.

Nitekim Cumartesi günü kentin büyük bölümünde kepenklerin kapalı olduğu ve gerilimin yüksek olduğu bir gün yaşandı.

Kepenk, kontak kapama ve yürüyüşün amacını dün Atatürk Parkı önünde toplanan kitleden öğrenmiş olduk.

Amaç “Öcalan'a yönelik tecridi, sokağa çıkma yasaklarını ve ölümleri” protesto temekti.

Sabah saatlerinden itibaren kepenklerin kapanması ile Batman adeta sessizliğe bürünmüştü.

Saat 13.00 civarlarında Atatürk Parkı önünde kalabalığın oluşması ile gerilim arttı.

Kitle ellerinde “öz yönettim haktır” pankartı taşıyarak Atatürk Parkından Belediyeye kadar yürüyüş yapmak istiyordu.

Bu yürüyüş bu güne kadar yapılan yürürlerden faklı başlangıç yeri yürüyüş istikameti ve bitiş noktasıydı.

Genelde yürüyüşler AK Parti binasına veya Valiliğe doğru Belediyenin önünden veya Atatürk Parkı önünden start alıyordu.

Ancak bu kez istikamet değişmişti.

Yürüyüşün yön değiştirmesinde temel amaç tam olarak neydi bilinmez ancak güvenlik açısından bu, rahatlatıcı bir durumdu.

Şöyle ki yürüyüş esnasında saldırı olasılıkları hesaba katılmış, Emniyet olmak üzere, Valilik, Adliye ve AK Parti binalarından uzak bir rota belirlenmişti.

Ancak buna rağmen güvenlik güçleri yürüyüşe izin vermedikleri gibi, yürüyüşte ısrar edenlere de sert bir şekilde müdahale ettiler.

Müdahale esnasında yürüyüş yapanlar arasında yer alan Batman HDP Milletvekili Ayşe Acar ve Mehmet Ali Aslan da sıkılan su ve gazdan nasiplerini aldı.

Güvenlik görevlileri bu yürüyüş ile ilgili nasıl bir istihbarat almıştı, yürüyüşü neden bu kadar tehlikeli buluyorlardı bilinmez ancak bir yürüyüşün bu şekilde sonuçlanması, günün tatsız bir gelişmesiydi.

Yürüyüşe müdahale etmek yerine İnsan Hakları Haftasında olduğumuz bir günde bu yürüyüşün olaysız bir şekilde tamamlanması için ilin mülki amirleri ve güvenlik güçleri daha çok çaba sarf etmiş olsaydı keşke.

Bilmem hatırlatmaya gerek varma, demokrasinin olduğu her ülkede ifade özgürlüğü bağlamında toplantı ve gösteri hakkı insanların en temel hakkıdır.

Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 34. maddesinde ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 10. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile ve 11. maddesinde bireyin bu hakkı kullanımı ile güvence altına alınmıştır.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı; ifade özgürlüğünün en temel yöntemlerinden birisi olduğu gibi demokrasinin gelişmesi, farklı fikirlerin ortaya çıkması ve bu fikirlerin anlatılabilmesi bakımından da çok önemlidir.

Ayrıca ulusal ve uluslararası mahkemelerin bu konuda verdikleri birçok kararda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik bir toplumun olmazsa olmaz şartları arasında yer almaktadır.

Olağanüstü durumlar hariç yurttaşların bu insanı hakkı engellenemez.

Yürüyüş esnasında şiddete başvurulmadıkça polis yürüyüşe müdahale etmemeli

Ha, yürüyüş esnasında kanunlara aykırı sloganlar mı atıldı, pankartlar mı taşındı, trafiğin akışı mı önlendi onun için de polis tutanağı tutulur, görüntüler alınır ve kişiler hakkında gerekli yasal işlemi yapılır.

Bu yüzden her yürüyüşün engellenmesi ve müdahale edilmesi doğru değildir.

Göstericilere gaz sıkılması, havaya ateş açılması, su sıkılmasının sıradanlaşması hiç hiç doğru değildir.

Yürüyüşlere karşı müdahale şekli ve yöntemi, beraberinde birçok yanlışı da doğruyor maalesef.

Son olayda olduğu gibi polise göstericiler tarafından taş atılması, Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın yediği su ve gazın öfkesi ile güvenlik görevlilerine karşı sinirli tavrı da doğru değildi.

Bir milletvekiline su sıkmak ne kadar doğru değilse bir milletvekilinin kamu görevlilerine karşı hakarete varan söz ve davranışlarda bulunması da doğru değildir.

Vekilin bu tür durumlar karşısında yapması gereken şey öncelikle karşılıklı olarak gerilimi azaltacak davranışlarda bulunmasıdır.

Şayet kendisine ve yürüyüşçülere karşı haksızlık ve yanlış bir uygulama varsa, onun için gerekli delilleri toplayıp sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunması en doğru yöntemdir.

Bütün bu aktardıklarımızdan da anlaşılacağı gibi Cumartesi günü yaşananların hiç birini tasvip etmek doğru değildir.

Cumartesi ile ilgili diğer bir ayrıntıya gelecek olursak;

Yürüyüş için toplananlar sayısal olarak kimsenin tahmin edemeyeceği bir orandaydı.

Yani işin özü diğer yürüyüşlere göre katılım bu kez çok azdı.

Katılımın az olmasının birçok sebebi var.

Bu sebepleri tahmin etmek güç değildir.

Batman halkının yürüyüşe katılmamasının, çekinmelerinin en önemli sebebi korktuğu, çekindiği veya talep edilenlere karşı olduğu için değildi.

Batman halkı verdiği mesajla gerilim, çatışma ve ölümleri istemediğini, sorunların diyalogla müzakere ile demokratik yol ve yöntemlere çözülmesini istiyor.

Bu mesajı herkesin iyi okuması, göz önünde bulundurması ve gereğini yapması gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?