Ölümler yaşandıkça, halk arasındaki gerilim de artıyor.
En son Dağlıca saldırısından sonra ülke genelinde tansiyon birden arttı.
Siyasilerin kullandıkları dil ve politikalar da tansiyon düşürmek yerine aksine gerilimi artırmaktadır.
Önce Ankara Beypazarı’nda “teröre lanet” adı altında yapılan yürüyüşün ardından ilçede mevsimlik Kürt işçilerin yaşadığı Zafer Mahallesinde konvoy oluşturan grup, mevsimlik Kürt işçilere saldırdı, ev ve araçlar ateşe verildi, onlarca kişi linç edilerek ağır bir şekilde yaralandı.
Yine Kayseri, Alanya ve Antalya’da Batman otobüslerinin önü kesilerek taş ve sopalarla araçların camları kırıldı ağır hasarlar verildi.
İstanbul Kâğıthane’de ise Batmanlı genç Sedat Akbaş telefonda ailesi ile Kürtçe konuştuğu için bıçaklanarak öldürüldü.
Evli ve bir çocuk babası olan gencin eşi ise hamile.
Yine HDP’nin Isparta, Eskişehir, Edirne Balıkesir, Çorlu, Tekirdağ, Manavgat’taki il binalarına saldırılar yapıldı.
Yani birileri kendine durumdan vazife çıkarıyor.
Kendince ceza kesiyor, intikam alıyorlar.
"Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber" sloganları atarak Müslüman Kürtlere karşı savaş açan saldırgan ırkçı gruplar biran önce durdurulmalıdır.
Milliyetçi ve ırkçı gurupların din kisvesi adı altında Kürtlere saldırmaları asla kabul edilemez ve edilmemelidir.
Oysa bu güne kadar Kürtlere ve kurumlarına yapılan ırkçı saldırılar hep cezasız kaldı.
Hal böyle olunca ölümlere varacak düzeyde ardı ardına ırkçı saldırlar yapılıyor.
Bu da toplumda ciddi manda bir ayırışım ve duygusal bağların kopuşuna neden oluyor.
Ne sebeple olursa olsun şiddetin her türlüsüne hele hele ırkçı saldırılara asla pirim vermemek gerekir.
Çünkü pirim verilirse önü alınmayacak sorunlara neden olabilir.
