GERİLİMİN SEBEBİ!

12-10-2014

Kâbus dolu 3 günün ardından biraz olsun hayat normale dönüyor…

Ama hala sokak ve caddelerde her çeşitten silaha ait boş kovanlarla dolu.

Olayların doruğa çıktığı Çarşamba günü üzerinden 5 gün geçti.

Hala barut kokuyor sokaklar, her tarafı siyah duman ve küller kaplamış.

Bu kent geçmişte çok olaylı geçen gerilimli günler yaşadı, günlerce kepenklerin açılmadığı halkın evlerine çekildiği anlar oldu.

Ama hiçbir zaman Batman sokakları Çarşamba günü yaşanan şiddetin oranında bir şiddeti yaşamadı.

KCK, HDP ve DBP’nin Rojava, Şengal ve Kobani için son bir ay içerisinde “hayatı durdurun, sokağa inin, herkes Kobaniye akın etsin” şeklinde onlarca çağrısı oldu.

Bu çağrılara ne kadar uyulduğu, yapılan yürüyüşlere ne kadar katılım sağlandığı eminim ki devletin görsel arşivlerinde mevcuttur.

Eylem ve etkinlikler için yapılan çağrılara uyulmuşsa da hiç birisi son yürüyüş ve eylemlerdeki gibi değildi.

Bölgeyi ve bütün Türkiye illerini saran ve kırk kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce yaralının olduğu, yakıp yıkmaların ve oluşan maddi zararın haddi hesabının olmadığı olaylar sebebi ile ilgili her kafadan bir ses çıkıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kobani olaylarının arkasında sadece PKK olmadığını, Pensilvanya'nın ve Şam rejimin de olduğunu iddia etti.

Gerilimin sebebi ile ilgili tabi birçok tahmin atılıyor ortaya.

Çeşitli senaryolar, komplo teorileri geliştiriliyor her zamanki gibi.

Tüm siyasi aktörler savaş naraları atıyor.

Adeta üç maymunu oynuyor bu ülkeyi yönetenler.

Ülkenin iç güvenliğinden sorumlu bakan, yapılan şiddetin mislisi ile karşılığının verileceğini söylüyor!

Duygusal yaklaşımlar ve tahminlerle yaşanan gerilimin arkasındaki sebepleri aramakla sorun çözülemez.

Halkı bu denli öfkelendiren sadece PKK, HDP ve DBP değil her görüşten Kürdü ve Türkü sokağa döken sorunun gerçek kaynağını bulmak gerekir.

Bilinen bir gerekçe var “Kobani’deki İŞİD tehdidi ve Türkiye’nin Kobani’deki Kürtlere yaklaşımı”

Devlet yetkililerde gerçek sorunun Kobani olduğunu biliyorlar.

Ancak süreci baştan beri Türkiye halkının beklentileri yönünde yürütemiyorlar.

Söz konusu Kürtler olunca Kobani ile Suruç arasındaki suni sınır ve tellere takılıp duruyorlar.

Türkiye ESAD yönetiminde bir devleti tanımadığına göre Suriye diye bir devlet mi kalmışmı ki sınırı koruyor.

İş, Esad karşıtı muhalifler olunca her türlü yardım ve geçişlerde sınır tanımayan Türkiye söz  konusu Kobani ve Kürtler olunca “Suriye diye bir devlet ve sınırlarını” korumak aklına geliyor.

İşte Türkiye’nin bu tutumu ülkemizde mazlum ve ezilenlerden yana, hak, hukuk ve adaletten yana herkesimin tepkisine neden oldu.

Tepkilerini olgun bir biçimde Demokratik yöntemler çerçevesinde ortaya koymak için sokağa çıkan yüz binlerin sesi çığlığını gölgelemek içinde provokatörler ne yazık ki orantısız ve mantıksız bir şiddete başvurdular.

Son günlerde yaşanan şiddetin ve kardeşi kardeşe düşürme oyunlarını kabul etmek ve hak arama yöntemi olarak görmek mümkün değildir.

Sonuç olarak Hükümetin gerilimi düşürmek için Kobani ile ilgili politikasını gözden geçirip gerilimi düşürecek dili ve pratiği geliştirmesi gerek…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?