GÜVENLİK VE SİYASET DENGESİ

23-12-2015

Hukuk devleti olduğunu iddia eden ülkeler özelikle siyaset ve güvenlik dengesini iyi kumruları gerekir.

Ancak savaş hallerinde bu dengeyi tutmak çok zorlaşıyor.

Hele hele Kamu düzeni tehdit altında olduğu iddiası ile Güvenlik güçleri pozisyon ve yetki açısından zirve yapıyorlar.

Böylesi durumlarda yetki ve güç bazen kontrolden de çıkıyor.

 Halkın seçtiği Belediye başkanı ve milletvekili bile güvenlik engellerine takılabiliyor.

Halkın güvenliği yerine Devletin güvenliği daha ön plana çıkıyor. 

Güçler dengesinde sadece muhalefet partisi seçilmişlerin değil iktidarın ve kamu iradesinin yönetim gücü de güvenlik birimleri karşısında zayıflıyor.

Böylece ülke mesellerinin çözümünde de siyaset yerine güvenlik tedbirleri devreye giriyor.

Oysa bir hukuk devletinde güvenliğin sağlanmasına paralel olarak temel hak ve özgürlüklerinde geliştirilip korunması gerekir.

Yani, Her şartta ve her koşulda kişinin yaşam hakkı güvence altına alınmalıdır.

Güvenlik politikaları ile daha çok halkın güvenliği ile ilgili koşullar sağlamlaştırılmalıdır.

Çünkü Devlet halkın güvenliği için vardır ve her şeyden önce halkın canını, malını özgürlüğünü korumasını güvence altına almalıdır.

Her ne sebeple olursa olsun  güvenlik birimlerinin yetkilerinin sınırsız olmaması gerekir.

ve yine her ne sebeple olursa olsun halkın temel hak ve özgürlükleri kısıtlanamaz.

 Yani günlerce sokağa çıkma adı altında ev hapsi uygulanamaz.

Uzun süreli sokağa çıkma yasakları gibi yanlış uygulamaların kararını veren her ne kadar ilin mülki amirleri gibi görünüyorsa da bu talep ve karar güvenlik birimlerinindir.

Uzun süreli sokağa çıkma yasakları beraberinde çok büyük hak ihlallerine neden oluyor.

Her şeyden önce sokağa çıkma yasakları huzursuzluklara ve düzenin bozulmasına yol açıyor.

Sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerleşim alanlarına bırakın insan hakları gözlemcileri milletvekillerinin bile yasağa takılması işin vahametini ortaya koyuyor.

Her şeyden önce Sokağa çıkma yasağı ile birlikte bireylerin özgürlükleri uzun süreli olarak ellerinden alınıyor.

Oysa güvenlik ile özgürlük birbirlerinin karşıtı olmamalıdır.

Ülkemizde de bu denge  ne yazık ki çatışma dönemlerinde ortadan kalkıyor.

 Ve bu dönemlerde siyasi çözümlerden çok güvenlik politikaları daha çok devreye giriyor.

Bakın çeşitli gerekçelerle İç güvenlik yasa paketi olarak anılan polis vazife ve salahiyet kanununda değişiklik yapan tasarı maddeleri ile ilgili vahim sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Kamu düzenini koruma adı altında son zamanın alınan önlem ve tedbirler daha çok bireyin özgürlük ve güvenliğini kısıtlamaya dönüktür.

 En basiti basın açıklamaları ve protesto eylemlerine karşı polisin tavrında geçmişe oranla ciddi anlamda bir farklılık görülmektedir.

Protesto hakkının engellenmesi istenmeyen birçok sonuçlar doğuruyor.

Orantısız, gaz ve su sıkılmasına karşı kontrolden çıkanlar söylem veya polise mukavemete kadar varan davranışları suç sayılıyor ve gözaltına alınmalar ve cezalara neden oluyor.

Güvenlik politikaları ile her ne kadar kısa vadede tehditler bertaraf edilip uzaklaştırıldı gibi görünüyorsa da uzun vadede çözüm getiremediği geçmişteki örnekleri ile ap açık ortadadır.

Bu nedenle daha fazla kayıplar yaşanmadan, tahribatlar olmadan önümüzdeki yakıcı sorunların güvenlik politikaları yerine siyasi çözümlerle çözmenin yol ve yöntemlerine başvurmak gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?