HASANKEYF, KAÇ GÖBEKLİTEPE EDER ACABA?

13-03-2019

Hasankeyf karşısında her kim üç maymunu (görmedim, duymadım, söylemedim) oynarsa da ben onlara uymayacağım.

Hasankeyf’in son nefesine kadar “kıymayın, yazıktır, günahtır, suçtur efendiler” diye haykıracağım.

Hasankeyf’in göz göre sulara gömülmesine karşı kayıtsız ve sessiz kalmayacağım.

Çünkü ben ilk günden beri gönüllü bir savunucu olarak şuna inandım;

Bütünsel olarak Dicle Havzasındaki ve Hasankeyf özelindeki tarihi kültürel mirastan vazgeçmenin, asla haklı bir gerekçesi olamaz.

Tek dertleri enerji olan DSİ yetkililerinin, Ilısu Barajına su tutulacağı tarihle ilgili konuşmalarının, Hasankeyf tarihi ve kültürel mirası için ne anlama geldiğini bilmeyenler neredeyse buna alkış tutacaklar.

Oysa suyun tutulması demek, bırakın arkeolojik kazıları, Dicle Vadisi henüz yüzey araştırması yapılmadan sular altında kalacak.

Ülke olarak öyle büyük çelişkiler yaşıyoruz ki “bir yanım bahar, bir yanım kış” misali.

Bir tarafta 2019 yılı, Şanlıurfa Göbeklitepe’deki çok değerli kültürel mirasın UNESCO dünya kültür mirasına alınması yılı ilan ediliyor,

Diğer tarafta Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajına su tutulması için sevinç ve gururla gün sayılıyor.

Bu ne yaman çelişki, doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.

Elbette Göbeklitepe, insanlık tarihi açısından çok önemli bir merkez.

Bu önemli kültürel mirasın keşfedilmesi, korunması ve tanıtılmasından büyük bir mutluluk duyuyorum.

İnsanlığın, geçmişine, belleğine, değerlerine yaklaşımı bu şekilde olmalıdır elbette.

Bu çaba ve gayreti gösterenlere şükranlarımı sunuyorum.

Hasankeyf, bizim için ne kadar çok değerli ise, Göbeklitepe de o kadar değerlidir.

Değerlerin bir biri ile mukayese edilmesini doğru bulmuyorum.

Her değer, kendi çapında kıymetli ve önemlidir.

Birinin birinden daha eski bir geçmişse sahip olması veya daha büyük bir özelliğe sahip olması, diğerinin değersiz olduğu anlamına gelmez.

Hasankeyf ile Göbeklitepe’yi mukayese etmemdeki amaç, birini yüceltmek, diğerini de değersizleştirmek değildir.

Ama değeri bilinmeyen bir kültürel mirasın göz göze değersizleştirilip gömülmesinden dolayı yüreğim, çaresiz bir şekilde yanıyor.

Bu yüzden iki zenginliği birbiri ile kıyaslayacağım.

Beni anlayın sadece. 

Bu yürek yanması ve Hasankeyf’e olan sevdamdan dolayı diyorum ki;

Ey vicdan sahibi bilim insanları Zeynep Ahunbay, Oluş Arık , Jale Velibeyoğlu, ne olursunuz susmayın. Siz söyleyin Hasankeyf, sahip olduğu kültürel mirası ile kaç Göbeklitepe eder?

Hasankeyf’in yüzeyde görünen orta çağa ait birkaç eserinin taşınması ile Hasankeyf kurtarılmış olur mu?

Yüreklice doğruları söyleyin lütfen.

Hasankeyf’te doğmuş, tarihin gölgesinde büyümüş Belediye Başkanı Sayın Vehap Küsen, hadi bu konuda ne desek bizim sözümüz dinlenmiyor, para etmiyor, sen niye susuyorsun?

Niye Hasankeyf’in sessiz çığlığına ses olmuyorsun?

Neden Hasankeyf’te Dicle Havzasında henüz keşfedilmemmiş eşsiz tarihi kültürel hazineye sahip çıkılıp korunması gerektiğini haykırmıyorsun?

Hem biz yıllar önce birlikte başladığımız Hasankeyf Gönüllüğü’nde Hasankeyf’i her zaman siyaset üstü değerlendirip, her şartta ve platformda sahipleneceğimiz sözünü vermemiş miydik?

Bana inanmanı isterim ki ben her zaman ve hala o sözünü verdiğimiz günün her şeyden arınmış saflığı ile Hasankeyf Savunuculuğunu yapıyorum.

Hasankeyf için gittikçe zamanın daraldığı bu dönemde, geçmişte antik kenti koruyacakları sözünü verenlere ve bilim insanları, arkeologlar, sanat tarihçileri ve tarihçiler;

Kendilerine sadece şu soruyu sormak istiyorum;

Hasankeyf kaç Göbeklitepe eder”

On mu, on beş mi veya daha fazla mı?

Allah için iş işten geçmeden doğru söyleyin.

Şayet Hasankeyf’i kurtaramayacaksak, neyi yitirdiğimizi bilelim bari.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?