HASANKEYF SUYA, DİYARBAKIR UNESCO’YA

05-07-2015

Her iki kadim kentin en önemli ortak özeliği, Dicle Nehri ikisini de adeta altın bir gerdanlık olarak sarmalıyor ve 10 bin yıldan fazladır hayat veriyor.

Her ikisinin başka birçok ortak özelliği var, düşmandan korumak için surları, kaleleri var, her ikisi de uluslararası öneme sahip, yok olma riski altındalar ve korunmaya değer iki antik kenttir.

Bu iki kentten biri olan Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri, daha önce kentteki tüm kurumların işbirliği ve çabaları ile Kültür ve Turizm Bakanlığı üzerinden UNESCO Dünya miras listesine alınması için sunulmuştu.

Cumartesi günü Almanya’da yapılan UNESCO toplantısından Diyarbakır için müjdeli haber geldi.

Diyarbakır Surları ve Kalesi, Dünya Kültür Miras Listesi'ne alındı.

Diyarbakır’ın tarihi ve doğal güzellikleri, artık UNESCO’nun dünya miras listesine girerek daha güçlü bir koruma zırhına büründü.

Hayati derecede böyle bir korumaya ihtiyacı olan Diyarbakır’ın kardeşi Hasankeyf’in de hak ettiği UNECO dünya miras listesine alınabilmesinin önünde Ilısu Barajı belası var.

Kültür Bakanlığının, Devletin milli menfaatlerini (!) gözeterek Hasankeyf’i feda etmesi nedeniyle Hasankeyf böyle bir hakkı elde edemiyor.

Diyarbakır UNESCO miras listesine girerken Hasankeyf de bu gidişle Ilısu Barajının sularına gömülecek.

Hasankeyf Gönüllüleri ve Doğa Derneği, defalarca Kültür Bakanlığına müracaatta bulundular ancak bakanlık hiç de oralı olmadı.

Bakanlığın taleplere kulak asmamasının nedeni de Ilısu Barajı’ydı.

Çünkü Hasankeyf’in UNESCO miras listesine alınması demek, Ilısu Baraj projesinin iptali anlamına gelirdi, bunu da göze alamadılar tabi. 

Hasankeyf'in de içinde bulunduğu Dicle Vadisi'nin UNESCO Dünya Doğa ve Kültür Mirası listesine uygunluğunu belgeleyen bilimsel raporlar, Bakanlığın rafında öylece bekletiliyor.

Dünya mirası listesi için UNESCO tarafından belirlenmiş 10 kriterden birinin karşılanıyor olması bile bir alanın UNESCO listesine dahil edilmesine yetiyorken, Hasankeyf ve içinde bulunduğu Dicle Vadisi, bu 10 kriterin 9'unu karşılıyor.

Oysa Hasankeyf bu özelliği ile dünyanın en önemli alanlarından biri iken hiçbir müracaata gerek kalmadan da Kültür Bakanlığının, UNESCO Dünya Mirası listesine dâhil edilmesi için gerekli süreci başlatması gerekirdi.

Doğa Derneğinin İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay'ın da aralarında bulunduğu bir bilimsel heyet tarafından hazırlanan ve Kültür Bakanlığına verilen rapora göre Dicle Vadisi ve Hasankeyf UNESCO'nun şu kriterlerini sağlıyor:

1- Yaratıcı insan dehasının ürününü temsil etmesi.

2- Tarihin belli bir zamanını veya kültürel mekânını, mimari veya teknolojinin gelişimini, anıtsal sanatları, şehir veya peyzaj mimarisinin insani değerler arasındaki etkileşimini göstermesi.

3- Kültürel geleneğin, yaşayan veya kayıp bir uygarlığın eşi olmayan veya istisnai tanıklığını içermesi.

4- İnsanlık tarihinin anlamını taşıyan veya temsil eden bir yapı, mimari veya teknolojik topluluğun seçkin örneği olması.

5- İnsan yerleşimine, toprak veya deniz kullanımına ilişkin bir örnek sunması, özellikle bu örneğin geri dönüşümü olmayan değişimlerin etkisiyle dayanıklılığını yitirmemesi.

6- Üstün bir doğal mucize ya da istisnai doğal güzellik ve estetik önem arz eden alanlar içermesi.

7- Dünya tarihinin hayatın varlığı, kara parçalarının ya da önemli jeomorfik ve fizyografik detayların oluşmasında süre gelen önemli jeolojik süreçlerin önemli devrelerini temsil eden örneklerden olması.

8- Evrensel anlamda devam eden ekolojik veya biyolojik gelişimin örneği olması, veya ekosistem, kaynak su, karaya ait gelişim, hayvan ve bitkisel topluluğun örneği olması.

9- Biyolojik çeşitliliğin yerinde korunması için bilimsel olarak ve çevre korunması bağlamında tartışılmaz evrensel öneme sahip tehlike altındaki türler de dâhil olmak üzere gerekli pek çok önemli doğal habitata sahip olması.

Korunma listesine alınmasını gerektirecek bu kadar çok özeliğe sahip herhalde dünyanın hiçbir yerinde böyle bir miras yoktur.

Ancak ne yazık ki Hasankeyf’in sınırları içerisinde bulunduğu kent olan Batman’ın Diyarbakır gibi kentinin değerlerini koruyacak ne kurumları, ne de bir lobisi vardır.

Olmadığı için de Hasankeyf bir belirsizlik içerisinde adım adım Ilısu Barajı suları altında kalacağı gün için geri sayıma geçmiş durumdadır.

Bu değeri korumayarak 40 yıllık ömrü olan bir baraja feda ettikleri için bir gün gelecek insanlar büyük pişmanlık duyacak ancak o zaman da iş işten geçmiş olacak.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?