HURAFE KAMPANYALARI SON BULSUN

14-04-2016

Kutlu doğum haftasında peygamberimizi hatırlamak, anmak yaşamak ve yaşatmak böyle mi olmalı dersiniz?

Peygamberimizin doğum tarihi olduğu iddia edilen ve hicri takvime göre Rebiü’l evvel ayının 12. gecesi, miladi takvime göre ise 20 Nisan kabul edilen Kutlu Doğum Haftası başlayınca yine birçok hurafeyle yüz göz olduğumuzu gördüm.

Dine farklı amaç ve niyetlerle sokulan hurafeler saymakla bitmez. Hurafe nedir derseniz, dinde olmayan ve sonradan dine eklenen asılsız inançlardır.

Bir yakınımın, Mersin’de okuyan üniversite öğrencisi oğluna öğretmeni tarafından verilen 100 bin salavat ödevini duyunca ne diyeceğimi bilemedim. Dine sokulan hurafelerin kimlerin eliyle nasıl yayıldığına dair acı bir örnektir.

Her yıl 14–20 Nisan aralığında kutlanan haftada salâvat kampanyaları ile insanların cennetten köşe kapmaya çalıştıklarını, günahlarının bu şekilde affedileceklerini sanmaları nasıl bir cehalet örneğidir farkında değiliz.

Bilmem kaç milyar salâvat nokta kom adıyla internet siteleri açılıyor, bilmem şu tarihe kadar salâvatı şeriflerinizi bize bildirebilirsiniz diye salâvatlar kişisel bilgilerinizle birlikte toplanabiliyor.

Salâvat yarışmaları düzenleniyor, kazananlara salâvat belgeleri düzenlenerek veriliyor kim mi veriyor, kim vermiyor ki? Milli Eğitim, hurafenin belgesini dağıtıyor.

Kim bilir belki de salâvatlarınızı kayda geçip yolladığınız internet sitelerinde paylaştığınız bilgileriniz reklâm şirketleriyle paylaşılıp size reklâm mesaj ve mailleri olarak dönüyor, bir ticari iğrençliğe bürünüyor.

Peygamberimizin yok ayak izi, yok sakalı şerifi diye il il gezdirilip insanların dini duyguları sömürülüyor. Peygamberimizi anlamak, yaşamak, örnek almak akla bile gelmiyor. İnsanlar yüz sürüyor, el sürüyor türlü türlü tuhaflıklarla camdan, kıldan izden medet umar hala getiriliyor.

Oysaki o güzel insan, peygamberimize salât ve selam olsun ki bunu yapanlar günah işliyor, ona salat ve selam etmek bilmiyorlar ki onu anlamak onu örnek almak onu üstünde, dilinde, kalbinde aklında taşımaktır. Onun ahlakıyla korunmaktır onu kendine rehber edinmektir.

Yoksa kimseyi sayılar da belgeler de kurtarmayacak. Bakın Prof. Dr. Süleyman Ateş’e sorulan bir soru ve soruya cevabına:

Çok önemli bir sorun hocam !!! Çevremde çok yaygın olan bir şeyi soracağım: 20 – 30 kişi toplanıp aralarında bölüşerek 100 bin salâvat okuyor; sonra Peygamberimize hediye olarak yolluyorlarmış. Böylelikle ahirette ondan şefaat istemeğe yüzümüz olur diyorlar. Bana da iki üç bin okumamı söylediler. Ben çekimser kaldım. Bir de örneğin her hafta çarşamba günü on yedi defa Duha Suresini okursan üç çarşamba sonra iş bulursun diyorlar ve benzer şeyler. Allah için bize İslam’ın Kur’an’ın ne istediğini söyleyin hocam! Kur’ân’da İslam’da Peygamberimiz de bu uygulamalar var mı? Bunlar neye dayanıyorlar? Şimdiden Allah razı olsun. İyi çalışmalar. A. O.

Cevap: Allah'a andolsun ki bu yazdıklarınız hurafedir. Hz. Peygamber'e salâvat okuyan okur. Şu kadar bin salavâtı bölüştürerek okumak hurafenin ve bid'atin en çirkinidir. Ne şefaati kardeşim, salâvat okumakla şefaât kazanılmaz. Peygamber'in yolunda giden cennete girer, işte şefaat, Hz. Peygamber'in, cennete giren kimsenin yanında olmasından ibarettir. Yoksa suçlu insanı, salavât okumakla Peygamber cezadan kurtaramaz. Bu tür düşünce Kur'ân'a taban tabana zıttır. İşte Bakara Suresinin 254. âyeti, dikkatle düşüne düşüne oku. "Ey inananlar, ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de şefâatin olmadığı gün gelmezden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah için) harcayın. Kâfirler, zalimlerin tâ kendileridir.", Bakara Suresinin 48. âyeti: "Ve öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezasını çekmez (borcunu ödemez); kimseden şefâat (aracılık, iltimas) da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz."

İşte Kur'ân böyle söylüyor. Bu hurafeciler İslam’ı bozmak için şeytan tarafından görevlendirilmişler sanki. Yapmayın o şeytan öğütlerini. Size tavsiyem budur. Yoksa böyle böyle mübarek dinin safiyeti bozulacak. Zaten bozuldu ya. Allah dinini korusun bu hurafecilerin elinden ve dilinden.

Üstüne tek bir söz eklemeye gerek var mı? Allah yardımcımız olsun. Allah bizi yanlış yapmaktan sapıklıktan korusun.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?