Mevsimler iyiden iyiye şaşırdı.
Yaşadığımız Mevsim,
Kâh yaz,
Kâh bahar,
Kâh sonbahar rengine bürünüyor.
Bazı, bazı da kış oluyor.
Kış olan zamanda da kar yok,
Yağmur yok,
Kuru soğuğu olan bir an sadece.
Yanı hiç yağmadı üzerimize kar, bu kış.
Oysa herkes hasret inceden inceye yağacak bir kara.
Yağsa bayram ederiz herhalde.
Ruhumuzu da dünyamızı da bir nebzecik kirlilikten temizleyecek.
Bu sayede su stoklarımız dolacak.
Daha güvenle bakacağız yarınlara.
Ama bir türlü yağmıyor kar.
Yetkililer, uzmanlar “son 40 yılın en kurak mevsimi” diyor.
Çiftçiler dört gözle yağış bekliyor.
Ekinler yağmur ve kar yağmadığı için kurumaya yüz tuttu.
Yağış duasına çıkılıyor.
“Ne yağdırırsanız yağdırın, ekinlerimiz kuruyor” diye yalvarıyorlar Allah’a çiftçiler.
Uzmanlar barajlarda doluluk seviyesinin, en riskli seviyeye düştüğünü söylüyor.
Yağmur, kar yağmazsa bizi kuraklık gibi büyük bir felaket bekliyor.
Kuraklık karşısında doğayı korumayanlar, başına kocaman bir kartopu yemiş gibi hissediyorlar kendilerini.
Buzlu bir zeminde düşüp başını kaldırım taşına vurmuşçasına canları acıyor şimdi.
Ne yazık ki birilerinin yanlışı, hatası hepimizin yaşamını etkiliyor.
Çevreye, doğaya karşı
Hataların,
Günahların,
Savurganlığın,
İsrafın,
Pervazsızca tüketimin,
İnsafsızca kirletmenin,
Doğanın dengesi ile oynamanın, cezasını çekiyoruz anlayacağınız.
Yaptığımız yanlışlardan dolayı daha çok çekeceğimiz var.
“Kıymayın doğaya” dedik size yıllar yılı.
Yalvardık, yakardık dinlemediniz bizi.
Şimdi de yalvarıyorsunuz başınıza ansızın inceden inceye bir kar düşsün diye.
Bir yağmur çisilesi varsın sizi ıslatsın diye.
Ama yağmıyor.
Bu gidişle daha çok beklersiniz yağmasını karı, yağmuru.
