KİM HELİN, KİM ŞEVVAL?

21-02-2020

Benim gazete mesaim genelde gün içinde saat 12.00’ de başlar, 13.00’de biter.
Köşe yazımı bu zaman dilimi çerisinde yazıyorum.
Yazı yazılan en gariban masa, en gariban bilgisayar, en gariban koltuk benimkisi.
Gazetede bana reva görülen, günümüzde bir yazara verilen değerin tezahürüdür bir nevi.   
Eskiden benim yokluğumda genelde gariban Osman bu koltuğa otururdu.
Onun yokluğunda şimdi bu masayı stajyerler kapmış.
Her gittiğimde ya Şevval ve ya da Helin oturuyor.
Şevval ve Helin, bizim gazeteyi tercih etmiş Batman’daki binlerce stajyer öğrenciden ikisi. 
Haftanın 3 günü gazeteye gün boyu staja geliyorlar. 
Gazeteciliğe heveslendiklerinden, staj yeri olarak Batman Sonsöz Gazetesini tercih eden stajyerlerimiz, inanılmaz derecede birbirlerine benziyorlar.  
Bu yüzden ismen onları karıştırdığımız da oluyor.
İkisi boy, pos, karakter olarak birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki ayırt edemiyoruz.
Hangisi Şevval?  
Hangisi Helin?
İnan şahsen bilmiyorum.
Bazen aynı elbiseleri giyiyorlar, saç modelleri de aynı.
Kardeş gibi birbirlerine bağlılıkları var.
Bu yüzden isimleri ile kendilerine hiçbir zaman hitap etmedim.
Belki hitabet açısından kulağa hoş gelmiyor ama bazen seslenecek olursam da “stajyer” diyorum onlara.
Her stajyer dediğimde ilk duyan, dönüp dövecek gibi bakıyor hep.
O yüzden zorunlu olmadıkça seslenmiyorum kendilerine.
Acayip bir özgüven var ikisinde de.
Ama bize pek bir şey sormuyor ve paylaşmıyorlar.
Gazetede kaldıkları sürede kendi dünyalarına kapanmış bir şekilde hayat sürdürüyorlar.
Birbirleri ile arada bir konuşuyorlar sadece, ne konuştuklarını da onlardan başka kimse duymaz, bilmez.   
Gazeteciliğe başta hevesli gibiydiler, ancak gazeteciliğin zorluklarını gördükçe bu hevesleri de sanki gittikçe tükeniyor gibi.
Bir iki röportaj ve haber dışında bu güne kadar onları iş yaparken görmedim.
Zamanlarının geriye kalan kısmı telefona sarılmak ve ekrana gömülmekle geçiyor.
Bazen bize karşı yapmadıkları gülümsemey, telefon ekranına yapıyorlar.
Bizimle gazetenin öğlen karavana yemeğine de katılmıyorlar.
Günümüz gençlerinin genelde tercih ettikleri fast food atıştırmalık yiyeceklerle karınlarını doyuruyorlar.
Hiç göz göze gelmedim onlarla ama galiba hayata çok idealist bir şekilde bakmıyorlar.
Çünkü bir güne bir gün ellerinde üniversiteye veya hayata hazırlık için bir kitap görmedim.
Staj defterlerini doldurduklarına da şahit olmadım. 
Bu yazıyı yazmak için koltuğu Helin miydi, Şevval miydi ikisinden birinden kaptıktan sonra ikisi yan yana dururken geleceğe ilişkin hedeflerini sordum.
Bu sene lise son sınıfı okudukları için merak ettim ileriye dönük planlarını.
Üniversiteye hazırlanıyor musunuz, hedefiniz hangi okuldur? diye sordum.
İkisi bir ağızdan “Bizim okuduğumuz okulda, üniversite sınavını kazanmak için yeteri kadar eğitim yok. Gelecek sene dershaneye gidip üniversiteye hazırlanacağız” dediler. 
Hazırlansalar bile gelecek sene üniversite okuma başarısı elde edip etmeyecekleri belli değil.
Bu belirsizlik sadece Şevval ve Helin için geçerli değil, gençlerin çoğunun vaziyeti bu.
İdealist değiller.
Yaşama ve geleceğe dair büyük hedefleri ve planları yok.
Yaşamın gerçeklikleri kendilerini bekleyen tehlikelerin farkında değiller, sanal takılıp yaşıyorlar.
Hiç birinin, diğerinden farkı yok adeta.
Bir birlerine benziyorlar tıpkı Helin ve Şevval gibi.
Bu yüzden Şevval kim, Helin kim, bazen ben de haklı olarak karıştırıyorum    

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?