“KÜLTÜREL BUDALALAR”

23-03-2017

Şu aralar okuduğum Sanat Tasarım ve Görsel Kültür isimli kitabın önsözünde geçen bir ifade çok hoşuma gitti.

“Televizyon izleyicilerinin verilen mesajı pasif olarak alan kültürel budalalar oldukları” vurgusu Platon’un Mağarası ile temellendirilen felsefeye atfediliyor.

Daha önce televizyona aptal kutusu dendiğini benim gibi birçoğunuz mutlaka duymuşsunuzdur fakat insanların bu aptal kutusunun gerçeklerden değil gerçeklerin yalan yansımalarından edindikleriyle kültürel budalar olduğunu ve bu budalalıklarla yaşayıp gittiklerini bilmek içimi acıtıyor.

Bazen bu budala kültüründen dahi kendini eleştirmeye dönük iyi işler çıkıyor elbette. İşte o iyi işlerden birini size tavsiye etmek istiyorum.

“Black Mirror” Türkçedeki karşılığı Kara Ayna olan bir dizi film. Madem o aptal kutusunun karşısında bunca zaman geçiriyoruz bari nitelikli şeyler izleyelim istiyorum.

90’ların solu ve Kemalizmi, 2000’lerin sağı ve muhafazakârlığı referans alan ve bütün izleyicilerin zihinsel dönüşümüne hizmet ederek, basit, ucuz, sığ ve birbirini tekrarlayan hikayeler üstüne kurgulanan Türk dizileri yerine ufkunuzu zorlayarak açan yanılsamalar izleyelim bari.

Black Mirror 2011 yılında İngiliz kanalı Chanel 4’te yayınlanan ve her biri farklı senaryolardan oluşan bir dizi. Her sezonu 3 bölümden oluşan, 2013 yılında Emmy ödüllerinde en iyi mini dizi seçilince devamı çekilen ve şu aralar bir internet kanalı tarafından satın alınarak yayınına devam edilen bir dizi.

Teknoloji temelinde ve teknolojinin gözümüze gözümüze dayattığı kara ekranları ile yaşamın karanlık tarafını işleyen güzel bir çalışma.

Şimdiye dek ilk sezonunu izlediğim dizinin üç bölümü için de zekice senaryolar diyebilirim. Her bir bölümü farklı bir yerde, farklı bir gerçeklikte geçiyor. Farklı oyuncu kadroları ve yönetmenle çekiliyor.

Günümüzde yüksek dozda bir uyuşturucu gibi kullanılan ve bu uyuşturucunun sonuçları üzerine odaklanan hikâyeleriyle Black Mİrror rahat sizi rahatsız ediyor. Elimize, masaya, duvara, gökyüzüne her nereye bakarsak bakalım önümüzde gördüğümüz bir kara ayna, televizyon, monitör, cep telefonu, tablet, reklam panosu, sinema perdesi vs. hayatımızı çekilmez birer kabusa, gerilim dozu yüksek bir kopya karaktere dönüştürüyor bizi.

Teknoloji akıllandıkça insan aptallaşıyor. Ve bu aptallıklardan beslenen iktidarlarıyla birileri beynimizi sömürmeye devam ediyor.

Cebimizde, evimizde, iş yerlerimizde ve sokaklarımızda her yerde her zaman kullandığımız ya da karşımıza çıkan bu teknoloji ve ürünlerinin nasıl birer tehlike barındırdığına ve hayatımıza kasteden ne büyük bir tehdit olduğuna dair gerçeklikle yüzleşmek isterseniz mutlaka izlemeniz gereken bir dizi.

Modern toplum ve bize sunduğu ya da dayattığı sözüm ona çağdaş hayata dair güzel ve sağlam bir eleştiri.

Tek başına birey, toplum ve birlikte sorunlarının temel kaynağına dair bir sorgulama. Teknolojik gelişimin ve getirdiklerinin mevcut dünya düzeninde siyaset, medya ve sanat ilişkilerini irdeleyen, bazen komedi bazen bilimkurguyla yorumlayan bir çalışma.

Madem bu kadar teslim oluyoruz bari seçici olalım iyi şeyler izleyelim derim. Zekanızı küçümseyen aklınızı sığlıklarıyla boğup sizinle dalga geçen aptalca salakça dizi ve programlardansa böyle güzel yapıtlar izleyelim derim.  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?