NE BAKIYORSUN?

10-08-2017

Aman derim ha.

Siz siz olun şu sıcaklarda kimsenin tavuğuna “kış” demeyin.

Bırakın “kış” demeyi, kimseye ve tavuğuna bakmayın bile.

Gömün kafayı küçük kara aynalarıyla akıllı telefonlarınıza yığılıp yayılacağınız serin bir yer bulun efendi olun, olmadı telefonunuzla akıllı olun.

“Ne bakıyorsun kavgaları” hala oluyormuş.

Daha üç gün önce Batman’da iki genç arasında yaşandı.

Nasıl bir bakış şekliyse bu artık bıçaklar çekilmiş ve biri diğerini göğsünün altından bıçaklayıp kaçmış. Göğsünün altından bıçaklamak demek, sağlıkçı değilim ama bir insanı öldürmeye kast etmek demektir.

Onun için gömün kafayı telefona, istediğinize istediğiniz kadar doya doya bakın.

Kimse çıkıp da hesap sormaz size ne bakıyorsun diye.

Sosyal ağların onlarca çeşit versiyonuyla bakılmaya aç olduğumuz, baksınlar diye olmadık şaklabanlıklar yaptığımız, her biri kendini fenomen sanan gençler, duygusunu, ruh halini, yerini, arkadaşını dostunu, siyasal sosyal ezberlerle fikrini ve siyasal düşüncesini, zenginliğini fakirliğini, neşesini, sevincini, dibe vurmuşluğunu ve çaresizliğini, yediğini yemediğini, giydiğini giymediğini, bindiğini binmediğini, gittiğini gördüğünü, görmüş gibi yaptığını gırla paylaşımla, herkes herkese bakın buradayım, herkes bana baksın diye bas bas bağırıyorken “ne bakıyorsun” diye bıçaklanmak komik değil mi?

Hatta daha çok baksınlar diye, soyunup mahremiyeti hiçe sayarak en olmadık çirkinliklerle elimizdeki kameralar ve ekranların marifetiyle ortaya çıkıp o ağ senin bu ağ benim diyerek fink atmıyor muyuz?

Kadının tekini sokakta takip etseniz sapık sanal âlemde takip etseniz hayran oluyorsunuz. Hele bir de sanalda öpücük atar gibi sokakta öpmeye sarılmaya kalksanız vay halinize, yandığınızın resmidir.

Sakın ama sakın sanal âlemdeki davranışlarınızı ve profilinizi sokağa çıkarmayın.

Bırakın kendi âleminde kalsın, kitap okuduğunuzu sansınlar hatta siz demli kaçak bir çayı ince bellide içerken kahve fincanı ve kapağını bile açmadığınız bir kitabın resmini paylaşın. Bunun için Kürk Mantolu Madonna ve Kuyucaklı Yusuf Kitaplarını öneririm.

Kahve fincanıyla çekilmiş hazır fotoğraflarını kolayca bulabilirsiniz.

Siz evde ablanıza bir bardak su için bağırırken, elinizde telefon, kadın haklarıyla ilgili en afili metaforları paylaşın.

Paylaşın ve hatta yabancının teki beğenince gülümseyin de kardeşiniz ne yapıyorsunuz diye telefonunuza bakmaya çalıştığında hiddetlenip basın tokadı.

Bakıyor ama görmüyoruz deyip bakmak ve görmek arasındaki derin farkları ne benim anlatmaya aynı teraneyi yazmaya mecalim var ne de sizin okuyup anlamaya…

Bakalım o zaman, sokakta değil ama zanlardan ve yalanlardan ibaret sanal âlemde. Hevesleriniz ve özentilerinizle.

Bıçak yeme, tartaklanma riskiniz yok, aksine baktığınız her bir kişi karşılığında size bakarak ödüllendirecektir sizi.

Takipçiniz, beğenenleriniz gırla artacak. Siz beğenin ki sizi de beğensinler.

Daha fazlası için amuda kalkın, gözlerinizden su fışkırtın ne bileyim abuk subuk bir şeyler yapın işte. Ama sakın kim olduğunuzu, aslında ne olduğunuzu bilmesinler.

Beğenenleriniz arttıkça siz de küstahlaşın şımarın işte…

Evde sizinle oynamak için ağlayıp duran bebeğinizle değil, el âlemin bebeğiyle ve hatta kedisiyle çektiği fotoğrafla ilgilenin.

Şimdi, müsaadenizle bir fincan kahve eşliğinde Kuyucaklı Yusuf Kitabını okumalıyım ya da okumasam da olur paylaşmalıyım..

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?