ÖLÜYOR SANDIĞIMIZ YAPRAKLAR

02-08-2018

Bu dünyada olup biten bunca acıya bazen aklım ermiyor.

Bu yüzden sık sık ağaçların altına sığınıyorum.

Sabır veriyor ağaçlar bana.

İlham veriyor yazılarıma.

Sıkıntılı bir anımda yaşlı bir söğüt ağacının altında oturmuşum yine.

Bu ağacın tek misafiri ben değilim elbette.

Kuşlar, kelebek ve karıncalar da benim gibi sığınmışlar bu kadim ağacın gölgesine.

Hepimize yetiyor, dostça kucaklıyor her birimizi.

Gökten usul usul yapraklar yağıyor üzerimize.

Söğüt yaprakları, diğer ağaç yapraklarından farklıdır biraz.

Küçük, ince ve uzun olurlar genelde.

Sonbahar gelmeden ve fırtınasız da düşüyorlar dallarından.

Vakitsizce bir şekilde yani…

Her biri usulca, dallarından birer birer ahenkli bir şekilde düşüyor.

Her düşünenin bir amacı ve hikâyesi vardır elbette.

Dostum İffet Diler, yaprak düşmeleri için şöyle der;

“Yapraklar hiç kaybolmazlar.

 Yaprağın derdi köktür.

Onu besler, ona çürür.

Derinleşir... Tekrar, tekrar doğar...”

Demek ki öldü diye sandığımız yapraklar ölmüyormuş.

Yeni, yeniden doğmak için kendilerini var eden ağacın köklerine güç veriyorlar.

Düşen yapraklardan dolayı ağacın altında yeşil ve sarı yapraklar birbirine karışıyor.

Sarı ve yeşilin, hiçbir zaman bu denli birbirine karışacağını hayal etmemiştim.

Ağaç dibinde sarı ve yeşilden, desen desen dünyanın en harika kilimi oluşuyor.

Uzanıyorum bu çok motifli ve renkli kilimin üzerine, dertlerimi de kendime yastık yapıyorum.

Kocaman bir yastığa koyuyorum başımı.

Umutlu yarınlar özlemi ile dalıyorum.

Göz kapaklarım kapanacak gibi oluyor.

Uyandığımda kadınların, masum bebeklerin mayınlı tuzaklarda ölmediği bir dünyanın olmasını umut ediyorum.

Sonra uyandığımda da kayan yıldızlar misali her yaprak düşüşünde,

Ölümlerin, çatışmaların savaşların, kan ve gözyaşının olmadığı bir dünya için dilek tutuyorum.

Umutlarım ve dileklerimi sarı ve yeşil yapraklara emanet ediyorum.

Onları da “ağacınızın kökü gibi besleyin can verin mutlaka yeşertin” diye tembihliyorum.  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?