RUHUMUZ DA GÖZLERİMİZ DE BİTKİN

19-09-2016

Şu anda oturduğumuz eve on yıl önce yerleşince deniz manzaralı olmasa da Batman şartlarında ferah sayılırdı.

Beşiri tarafında Kirê Dağını, Hasankeyf tarafından Raman’ı, Bismil tarafında Batıraman’ı Güneyde ise Mereto Dağlarını apartmanın 4. katındaki evimizden görebiliyorduk.

Hemen hemen her sene etrafımızda plansız bir şekilde yükselen apartmanlar sayesinde şimdi ise sadece beton yığınlarını görebiliyoruz.

Uzak görüntü mesafesi azıldıkça biz Batmanlılarda yakın körlüğü başladı.

Çok uzağa baktığımızda bulanık görebiliyoruz.

Bu hastalık daha çok cezaevi yatanlarda görülüyor.

Cezaevinden çıkanlar 1–2 metre ötesine bakamıyorlar.

Gözlerimiz de bu beton yığınları içerisinde yorgun ve bitkin haldedir.

Bir karış toprağı görmeye ve sonsuzluğa bakmaya hasretiz neredeyse.

Gap Mahallesinde koca apartmanların içine sıkışmış bir binanın sakinleri olarak kala kala elde avuçta evimizin karşısında küçücük bir park ve 3 apartmanlı sitemizin küçücük bahçesi kalmış.

Tabi bu iki alan içinde bu kenti beton yığınına çevirerek yaşanmaz kılanlar, bu iki küçük yeşil alana da göz koymuşlar.

Apartmana bir nebzecik nefes aldıran küçük parkı taziye evi, bizim bahçeyi de bir kaç kuruş kira karşısında prefabrik yapılar inşa ederek kafeye dönüştürmek istiyorlar.

Bu iki -hiç de mantıklı olmayan- fikre ise sadece ben karşı çıkıyorum.

Karşı çıkmasaydım iki alan şimdiye çoktan elden gitmişti.

Geçenlerde apartmandan bir komşum, gelir getirecek cafe projesine neden karşı çıktığımı sordu.

Yarın sabah yanıma gel, neden karşı çıktığımı apartmanımızın bahçesinde anlatırım sana” dedim.

Ertesi gün sabah bahçede buluştuk

Yaklaşık bir dönümlük site bahçesindeki 30 ağacın yaşamamız açısından önemini ve katkılarını anlattım önce.

Sonra da bahçedeki kuşları, bir gün kepçelerin yerle bir ettiği Bahçevan Lokantasından kaçarken caddede bulup bahçemize getirdiğim kirpileri, yine sokakta bulup bahçeye getirdiğim yaralı kedileri gösterdim.

Bir de hızla kış hazırlığını yapan karıncaları izledik bir süre beraber.

Komşum ben sormadan “bahçenin doğal şekli ile korunması ısrarını şimdi anladım” diye cevap verdi bana…

Sadece evimizin karşısındaki park ve bahçemiz değil hemen hemen Batman’daki bütün yeşil alanlar betonlaşma tehdidi altındadır.

Rantiyeciler ve doğa düşmanları hepsini gözüne kestirmiş.

Sadece özel sektör değil kamu kurumları da aynı şekilde davranıyor.

En basitinden bu sene bina adı altında bir sürü okulun bahçesindeki yeşil alanlar gitti.

Adeta yarı açık cezaevine dönüştürülen Batman’ı, yeşilliksiz bahçesiz bir kapalı cezaevine dönüştürmek istiyorlar.

Bu zihniyetle sadece ve sadece benim gibi birkaç çevreci mücadele ediyor.

Bu yüzden rantiyeciler bizim gibilerini sevmiyor ve sürekli tehdit ediyor.

Çünkü biliyorlar bu kentte onlar için tek engel biziz.

Ama doğayı ve çevreyi korumadaki kararlılığımızdan asla taviz vermeyeceğiz.

Çünkü her yok olan bir karış toprak ve yeşil alan, ruhumuzun ve gözlerimizin biraz daha yorulmasına yol açıyor.

Bunun için “yeter artık, betonlaşmaya hayır” diyelim hep birlikte.  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?