O gün yaklaştıkça yeniden ortaya çıkmaya başladılar.
Daha düne kadar mumla aradığınız bulsanız bile ulaşamadığınız.
Ulaşsanız da sesinizi duyuramadığınız.
Sesinizi duyurduğunuzda paylanıp azarlandığınız milletin değil, yalancının ve yalan illetinin vekili insan türü sokaklarda kol gezmeye başladı yine.
İçlerinde ekili düşmanlık ve kindarlıkla, inanmadıkları ama çıkarları için inanmaya çalıştıkları ve bunun için sizi inandırmaya çalıştıkları ve inanıyor göründükleri tüm yalanlarına kurbanlar arayıp duruyorlar.
Kimimizin çaresizliğinden, kimimizin korkusundan, kimimizin de açlığından beslenen, samimiyetimizi, ümidimizi, dinimizi, dilimizi elimizi sömürüp beslenen insan türünün en aç gözlü, nesli tükenmez, tüketilemez cinsi.
Sokaklarda fink atıp yüzünde sahte tebessümlerle yandaşa güven yandan düşmüşe korku ve tehditler savurarak boy göstermeye başladılar.
Size zerk edecekleri tüm virüs ve mikroplardan korunmak için maske takmanız, gözlerinizi kapatmanız yetmeyecek, kulak tıkaçları onları duymaktan alıkoymayacak sizi. İyisi mi o gün gelip geçene ve onlar tekrar inlerine dönene kadar siz evlerinize kapanın ama bu da yetmeyecek.
Evlerinize kapanıp kapı pencere kapatmanın yanı sıra haberlerden, haber virüsü taşıyıcılarından da korunmak gerekir.
Akıllı telefonlarınızı da bırakmak gerek ki sizi sosyal ağların bataklığına akılsızlığına çekmesin.
O zaman tutunacağınız bir dal bulmak da güç.
Aman ha size uzanıp kurtaracağını söyleyen elin sizi kendi bataklığına gömeceğini de unutmayın.
Bir Japon atasözü derki “Yalan dörtnala gider. Hakikat ise adım adım yürür, fakat yine de vaktinde yetişir.”
İşte geldiler geliyorlar yine.
Siz yine içinizdeki hakikate tutunun.
Siz inanmasanız onlar yalan söyleyemez.
Çünkü yalan iki kişinin eseridir.
Siz inanmazsanız onlar yalanlarıyla üstünüzde yükselemez.
Geldiler daha da gelecekler.
Özellikle çarşı pazar, esnaf, dernek, cami cemaat gezip sizi toplu halde bulacakları yerlerde kıstırmaya ve sürü güdüsünden vurmaya çalışacaklar.
Dikkatli olun sizi toplumun toplam aklının sığlığıyla ve mahalle baskısıyla kuşatıp benliğinizi sömürmeye çalışacaklar.
Siz korunup onlara inanmadıkça yalanlarını ve vaatlerini büyütecekler.
Sizi en yakınlarınızla ele geçirmeye, babanızla, eşinizle ikna etmeye, geçmişinizle, belleğinizdeki acılarla yakalamaya çalışacaklar.
Saklanın geldiler, daha da gelecekler.
Saklanın ama daha önce sizi bulup çıkardıkları ve inandırdıkları yerlerde değil.
Saklanın gençlerin kuytularında gizlenin.
Çünkü onların ne hatırlayıp korkacakları geçmiş acı deneyimleri ne de yularından tutulacak çaresizlikleri.
