SİL BAŞTAN

04-09-2016

2 Nisan 2006 tarihinde Cumhuriyet gazetesi siyah bir zemin üstüne yeşil bir renkle ve biçimsel olarak Arapçaya benzettiği Latin harflerini sağdan sola “tehlikenin farkında mısınız diye yazmış” kendince 2002 yılında halkın büyük desteği ile iktidara gelen AKP hükümetini irtica ve gericilikle ilişkilendirmiş ve sözüm ona vatandaşı 2007 seçimleri için uyarmıştı.

O tehlikeye, hadi onların jargonuyla düzeltelim, sözde tehlikeye rağmen 2002 seçimlerinde yüzde 34 oy alan AKP 2007 seçimlerinde yüzde 47 oy ile yine halkın desteğini alarak hükümeti kurmuştu.

2008 yılına geldiğimizde, bugün her yerde vatan haini olarak fellik fellik aranan Savcı Zekeriya Öz tarafından ilk iddianame hazırlanmış ve Ergenekon davaları başlamıştı. Dersin ki 80 yılın kinini ve zulmünü kusar gibi yurdum topraklarından, denizlerinden el bombaları ve silahlar fışkırmıştı. Ergenekon ve Balyoz operasyonları başlamış da ortalık toz duman olmuştu.

28 Şubat post modern ve diğer modern darbe failleri ve de darbe düşleyenleri bir bir alınıp parmaklıklar ardına atılıyor, bütün medya araçları parmaklıklar ardına düşenlere darbe senaryoları yazıyordu. Bu senaryolar içerisinde, müzeden camiye kadar, bombalanmadık yer bırakılmıyordu.

Kimi vicdan sahibi yazar, çizerler, tutuklananların mevcut suçları yargılanmaları için yeter, artar bile kindarlık ve intikam hisleriyle Kemalizm’den öc almanın bir anlamı, davaları sulandırmanın gereği yok dediyse de kimse onlara aldırış etmemiş ve Savcı Öz ve tayfası kahraman ilan edilmişti.

Gazetecisi, askeri, polisi, yazarı, çizeri cadı avı başlamış, yakın siyasal tarihinin en önemli siyasal aktörleri ve hatta oyun kurucuları top yekün gözaltına alınıp tutuklanmaya başlamıştı. Ergenekon ve Balyoz davaları sulandırılmış, sulandırıldığını iddia edenler o zamanların meşhur ifadesiyle “Dokunan Yanar’ın (Nedim Şener ve Ahmet Şık) kanıtı olarak tutuklanıp cezaevlerine tıkılmıştı.

Şimdi o senaryo yazarları, cadı avcıları, kin ve intikam hırsıyla öc almaya çalışanların, içeri tıktıklarının hepsi dışarı çıktı. Sadece o senaryoların mağdurları değil, suçluları da çıktı.

O süreç, o kadar sulandırıldı ki, o su, yıllarca Kemalizm adıyla halka kin kusturanların apoletlerindeki tozu botlarındaki kanı temizledi.

Şimdi hortumun başını başkaları tutuyor. Şimdi aynı sulandırmayı başkaları yapıyor. Şimdi dünün avcısı bugünün cadısına dönmüş avlanıyor.

Ve şimdi avcı değişse de huyu değişmemiş, hortumun başını tutmuş, yine sulandırmaya devam ediyor.

Evet FETÖ bir gerçek bunu bütün bir Türkiye anladı. Ve evet korkunç bir darbeye giriştiler. Türkiye tarihinde görülmedik eylemlere giriştiler. Darbenin en korkuncuna kalkıştılar amenna. Ama çok şükür ki başaramadılar. Çok şükür ki halk buna izin vermedi. Ve bitti...

Peki şimdi yapılanlar çok değil daha 6 yıl öncesine benzemiyor mu? Olduk olmadık herkes FETÖ kefesine konulup ailesiyle ve hatta ölüsüyle (cenaze namazı kılınmayarak) cezalandırılırken FETÖ’nün terör gerçeği sulandırılmış olmuyor mu?

Masum ve suçsuzları FETÖ ile fişleyerek FETÖ’yü ve FETÖ’cüleri akladıklarını hiç mi düşünemiyorlar? Daha kaç gün önce Kamudaki görevinden ihraç edilen 50 bini aşkın kişinin isim listeleri açıklandı.  

KHK’lerle kamudan ihraç edilmeleri bir yana, onca insanı toplum nezdinde baba isimlerine kadar fişlemenin maksadı nedir. Bunlara acımayın, yağmurlu havada su bile vermeyin demek midir? Tamam ama hepsine mi?

Gerçekten hepsi bunu hak etti mi? Bakın OHAL kapsamında kamudan ihraç edilenler hangi 16 kritere göre tasfiye ediliyormuş. Bunlardan bazıları

- 17/25 Aralık'tan sonra Bank Asya ve Paralel Yapı'nın diğer şirketlerine parasal katkı sağlamak.

Kargo şirketleriyle çalışmak ya da kırtasiyelerinden kalem silgi almak da dahil mi?

- Kimse Yok Mu Derneğine bağışta bulunmak.

Artık kimse yoktur herhalde.

- Kapsamlı sosyal medya taraması.

Biri olmadık bir paylaşımında sizi etiketlediyse yandınız

- Örgütün sivil toplum kuruluşları adı altında sohbet ve toplantılarına katılmak.

Dediğiniz gibi sivil toplum kuruluşu olarak gördüler ama.

- Güvenilir ihbarlar, ifade ve itiraflar bulunması.

Geçen sene oğluna, kızınızı isteyip de vermediğiniz iş arkadaşınız var ya yaktı sizi...

- Takip ettikleri sitelerin incelemesinden elde edilen sonuçlar.

Hani bazen dur bakalım bunlar yine kime saldırıyorlar diye haber sitelerine bakıyordunuz ya.. Eyvah Eyvah..

- Paralel Yapı'nın ev ve yurtlarında kalanların sonraki yıllarda gösterdiği davranışlar.

Aman davranmayın..

- İşyerinde diğer çalışanlardan, tanıyan kişilerden elde edilen bilgiler.

Keşke kızı vereydin kardeşim..

Özetle işi cadı avına dönüştürenler, sulandırıp her muhalif olanı fişleyip cezalandıranlar sizce de FETÖ’yü aklamış olmuyorlar mı? FETÖ kefesine katacağınız her masum FETÖ’yü günahlarından daha da aklayacaktır bunu da mı düşünemiyorsunuz?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?